Merhabalar,
Bugün, Anne Bebek Dergisinin haziran sayısı için hazırladığım kısa öyküyü sizlerle de paylaşmak istedim. Umarım beğenirsiniz.
Müjde
Şu pembe boyalı, dört katlı ev var ya, işte o evin bahçe katı benim evim. Aslında orası benim ikinci evim, baba ocağım. Çünkü ben az ötedeki koruda, küçücük bir ahşap kulübede yaşıyorum. Ne şanslıyım ki hane sakinlerinden Rıdvan babam bana her zaman merhametiyle; eşi Sevgi annem şefkatiyle, büyük oğulları Altan ve küçük oğulları Alp ise sevgi ve muhabbetle yaklaşır.
Oraya her seferinde kanatlanarak giderim. Pencerelerinin önünde vakit geçirirken çok ama çok eğlenirim. Bu eğlenceme Sevgi annemin, benim için hazırlayıp camın kenarına koyduğu kırıntılar ve bazen küçük oğlu Alp de eşlik eder. Neredeyse görüşmediğimiz tek bir gün bile yok. Benimle devamlı sohbet ederler. Dediklerini çok iyi anlamasam da beni sevdiklerini hissedebiliyorum. Aslına bakarsanız Alp ve ben pek konuşamıyoruz. Ben sevgimi “cik cik” öterek göstermeye çalışıyorum, Alp ise ilginç sesler çıkararak…
Sanırım bana bir de isim koydular. Beni ne zaman görseler “Müjde geldi, müjdeeee, minik serçemiz geldiiiii” diye sevinç çığlıkları atıyorlar. Önceleri, gösterdikleri tezahürattan ürküp kaçıyordum. Sonra dostane tavırlarından emin olunca buna gerek kalmadığını anladım. Hatta beni avuçlarının arasında tutmalarına, minik başımı parmaklarıyla okşamalarına izin dahi veriyorum. Alp biraz mıncıklıyor ama olsun, bunu isteyerek yapmadığına eminim.
Biliyor musunuz, bu güzel aileyle bir ilkbahar mevsiminde tanıştım. Yiyecek bulma telaşı ile evimin yakınlarında gezintiye çıktığım bir gün, bahçelerinden yükselen ve ip çekilmiş bir hat boyunca oturdukları binayı hoş rayihası ile saran hanımeli kokusu getirmişti beni buraya. O yüzden de bahar aylarını bir başka seviyorum. Zaten kış mevsimindeki çetin hava koşulları her canlıyı olduğu gibi bizleri de olumsuz etkiliyor. Hiç unutmam; bir kış günü kolum kanadım kırık bir şekilde baba ocağıma sığınmış, veteriner kontrolünde ve onların merhametli ellerinde çabucak iyileşmiştim. Ha bir de sapanla yaralandığım gün var. Neyse ki yine onların gözetiminde tedavi görüp hayata dönmüştüm.
Onlara o kadar alıştım ki her gidişimde ayrılmak giderek zorlaşmaya başladı. Pencerelerinden girip hepsiyle ayrı ayrı vakit geçirmeyi çok istesem de bunu pek yapamıyorum. Zira birkaç gün önce üstelik tam da kış ortasında anne oldum, bana ihtiyaç duyan yavrularım var. Gecikirsem merak eder, aç susuz kalırlar. Bu arada Sevgi annem de hamile. O da benim peşimden üçüncü çocuğunu dünyaya getirmiş olacak. Ona benzemek beni çok mutlu ediyor.
Anne olduktan sonra, beslemem gereken üç minik yavrunun sorumlulukları, kışın yiyecek bulmanın zorluğu yağan karla birlikte kanatlarımı daha da ağırlaştırıyor. İşte yine acıktı yavrucaklar. Rıdvan babamlara gitsem iyi olacak. Yağış nispeten azaldı, geri dönüşümün fazla uzun sürmeyeceğini ümit ediyorum.
Sanırım pencereyi açık unutmuşlar, pervazda kırıntı da yok. Çok garip doğrusu, rüzgârdan uçmuş olabilir mi acaba? İçeri girip kendimi göstereyim bari, hem biraz ısınmış hem de enerji toplamış olurum. ‘Cik cik cik’ aman Allah’ım o da nesi. Sevgi annem doğum sancısı çekiyor. Herkes başında. Doğuma daha günler vardı hâlbuki. Galiba erken doğum olacak. Apar topar çıkıyorlar evden. Sevgi annemi Rıdvan babam; çocukları da Güzide anneannem alıyor. Ben ise şaşkınlıktan evin içinde dört dönüyorum, cik cik cik... Hay Allah böyle bir manzarayla karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim. İnşallah sağlıkla geri dönerler. Neyse, ben en iyisi içeri girdiğim açık pencereden dışarı çıkıp yiyecek aramaya devam edeyim.
Vakit de epeyce ilerlemiş. Çocuklarım çok acıkmıştır, merak da etmişlerdir. Ama yiyecek bulmadan dönmek olmaz. Her taraf beyaz örtü altında, dondurucu soğuk var. Bir şeyler bulmadan dönmemeliyim. Sevgi annemlerin komşularını tek tek dolaştım. Bütün pencere pervazlarına tek tek baktım. Hiçbir şey yok. Bir toz zerresi kadar bile bir şey yok. Kanatlarım çok yoruldu. Burada siner kalırsam donar giderim. Hayır, hayır, olmaz, biraz daha gayret etmeliyim. Ölmenin sırası değil şimdi. Hadi Müjde bırakma kendini. Hadi ne olur topla kendini. Belki bir börtü böcek bulursun. Ama ne yazık ki zemheri ayazda bu pek mümkün görünmüyor. Bir araba istop etti. Yaklaşıp motorunun sıcaklığında ısınsam mı biraz? Uyur kalır da ezilir miyim acaba? Allah’ım minik bir serçe olmak ne kadar da zormuş meğer. Oysa insanlar öyle mi? Kendilerini korumak için ne kadar da donanımlılar, ne kadar akıllılar, daha tedbirliler, şefkatli, düşünceli olanları da var olmayanları da... Keşke hepsi Sevgi annemler gibi olabilseydi. Sahi insanlar bu kadar ihmalkâr olabilir mi? Sıcacık evlerinde yaşayıp giderlerken kış günlerinde cam kenarına üç beş kırıntı bırakmak, yazın sıcak günlerinde hayvan dostları için sokak kenarına bir tas su koymak, bir kâse mama, bir avuç yemle hayat kurtarmak bu kadar zor mu? ‘Kibritçi Kız’ masalındaki o talihsiz kız misali silik hayaller kurarken veda mı edeceğim yaşamıma? Ya yavrularım ne olacak? Narin boyunlarını uzata uzata, ağızlarını aça aça bekleşirlerken onları kim doyuracak? Sevgi annemin bebeği doğarken benimkiler ölecek mi?
Çok üşüyorum. Islak tüylerim beni daha da üşütüyor. Titriyorum. Boğazım düğüm düğüm. Yapayalnızım. Çaresizlikle birlikte içimde kabaran sitemkâr duygulara mani olamıyorum: İnsanlar bizi şu çetin kış günlerinde kaderimize terk ederken biz kuş türlerinin onlara ne kadar büyük hizmetlerde bulunduğunu idrak edebilseydiler keşke. Böcekleri yiyerek aşırı çoğalmalarını engellediğimizi, dolayısıyla ağaçlara ve onların meyvelerine/yemişlerine gelen ekonomik zararı azalttığımızı, yanı sıra kimyasal mücadeleyi baskıladığımızı, bitkilerin tozlaşmasına ve üremesine katkı sağladığımızı, doğanın çöpünü temizlediğimizi, hatta gübremizin bile ekosisteme türlü faydalar sağladığını kavrayabilselerdi… Bizler olmasak eğer bu güzelim doğanın eşsiz melodisinden yoksun kalacaklarını, her yerin çok renksiz, ahenksiz ve ıssız olacağını öngörebilselerdi…
Biliyorum, kendi kendime söylenip durmamın hiçbir faydası yok. Kanatlarım da neredeyse kurumak üzere. Sindiğim yerden silkelenip baba ocağına doğru yeniden uçmayı denesem iyi olur. Açık unutulan camdan tekrar içeri girer, bu kez doğru Altan abimin odasına giderim. Onun çalışma masasının altı her zaman kırıntı doludur. Bunu daha önce neden düşünemedim sanki.
Evin
önüne doğru son bir gayretle kanat çırptığımda anlıyorum ki açık unutulan
pencereyi örtmesi için kapıcıya talimat veren Rıdvan babam, beni de unutmamış.
Cam kenarını, en sevdiğim yiyeceklerle, yemlerle donattırmış. Neredeyse on gün
yetecek kadar bir yığınak var burada. Su kabı bile dolmuş. Canım Rıdvan babam
benim. Sen aynı anda hem kendi aileni hem de beni ve benim ailemi mi düşündün?
En telaşlı, en heyecanlı gününde Müjde kızını, minik torunlarını mı hatırladın?
Tüm korkularımı o derin ferasetinle yok etmek mi istedin? İnsanlığın ölmediğini
bir kez daha göstermek miydi niyetin? Dilerim bize sunduğun yüce merhametinin
çok daha fazlasıyla ödüllendirilirsin. Ben ağzımda yiyeceklerle yuvama doğru
sevinç içinde kanatlanıp uçarken sen de yeni doğan bebeğin ve güzel ailenle
birlikte o şirin yuvana, tez vakitte, neşe içinde dönersin.
Pembe
evimden ahşap kulübeme defalarca yiyecek taşıdım Rıdvan baba. Çocuklarım
doyuncaya kadar minik ağzıma sığdırdıklarımla hiç üşenmeden gittim geldim,
gittim geldim... Her kanat çırpışımda adını sevgi ve minnetle andım. Üşümemek
için her seferinde gülen gözlerinden yayılan sıcaklığı düşledim ve inan bana
ancak öyle güçlendim. Gözleri perdeli çocuklarımın başlarını yukarı doğru
kaldırarak minik ağızlarını boşa açmadığı o büyülü ânı görmeni isterdim.
Bilesin ki nefes aldığım her gün sana teşekkür etmeye, tüm kalbimle dua etmeye
devam edeceğim. Duyarlılığın sayesinde yavrularım ve ben ölümün kıyısından
döndük, yardım elinle hayata yeniden tutunduk, engin sezgine, koşuluz sevgine büyük şükran
duyduk. Biliyor musun Rıdvan baba, o gün sadece bir evladın doğmadı, o gün biz
de doğduk.
Ayyyy bayildim. Butun kis ben de guvercinlere mama koyuyorum sabah erkenden gelip bekliyorlar gercekten. Butun hayranlara bayiliyirum ben ya hepsini korumak ıstiyorum
YanıtlaSilNe güzel yapıyorsun Sevimciğim, alıştıkları pencerelere devamlı geliyorlar gerçekten. Her evde onların da nasibine düşen birşeyler vardır diye düşünüyorum. Bazen kırıntı, bazen sohbet,.. Sevgilerimle😍🤚
SilGüzel yazı tebrikler.Şimdi köyden geldim. Doğanın içinde kuş sesleri arasında. Terasa da gelip konuyorlar. Doğa kuşlar çok güzel. Sevgiler.
YanıtlaSilSabırla okuduğun için teşekkür ederim Parıldayan Çiçek. Doğanın içindeyesen ne mutlu sana. Benden de sevgiler :))
SilNe kadar güzel anlatmışsınız Sibel Hanım, büyük bir keyifle bir çırpıda okudum:-) Kaleminize sağlık. Bu arada sırf pencere önüne koyduğumuz kırıntılar yüzünden tartışmak zorunda kaldığımız komşumuz oldu... Üstelik te alt komşumuz değil, 4 kat altımızda ki komşu ile:-)) Biraz düşünce, biraz iyi niyet ama iyice tahammülsüz olmaya başladı insanlar..
YanıtlaSilBazen öyle şeylere şahit oluyoruz ki gerçekten de anlaşılır gibi değil Sezgin Bey. Allah hiç kimseyi empati yeteneğinden, merhamet duygusundan yoksun bırakmasın.
SilBiliyor musunuz bugün, bu yazıyı evimden değil farklı bir yerden paylaştım. Paylaşırken pencereme iki beyaz güvercin geldi. Uzun süre oyalandılar camın kenarında, ne yaptığımı bilirmişçesine... "Bu yazı sizin için" dedim onlara ve paylaştım, daha doğrusu birlikte paylaştık. Bütün canlıların görünmez ağlarla birbirine bağlı olduğunun bir başka kanıtıydı sanırım bu ziyaret. Kalın sağlıcakla :))
Mutlu sonları çok seviyorum :)
YanıtlaSilBen de seni çok seviyorumm :))
SilÇok sevimli, anlamlı bir hikaye olmuş. Kuşları çok severim. Bir kuşun gözünden olayları çok başarılı aktarmışsın Sibel, kalemine sağlık. :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Duygucuğum, beğenmene sevindim. Sevgi ve selamlarımla :))
SilHikaye çok güzel, canlıların gözünden bakabilme becerisi de harika. Bu hikayeler yıldızınızı parlatsın Yıldız Hanım:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Fatih Bey 😊
SilRica ederim, güzel hikayelerin devamını bekleriz.:)
SilAnnenin dolacağını düşünmesi, çocuklarına yemek götüremeyecek oluşu… İnsanın içi açıyor. Ama neyse ki sonu tatlıya bağlandı.
YanıtlaSilMutlu sonları seviyoruz��
SilYıldız ne muhteşem bir öykü.. okurken çok duygulandım, içim kanatlandı. <3 Eline sağlık be canım..
YanıtlaSilSevgili Momentos, koca evrenin için de aslında bizler de birer minik serçe değil miyiz? Kal sağlıcakla 🙏😊🌺🤚
YanıtlaSilÖyle, hepimiz miniciğiz aslında :)
Sililk paragraf biterken yüzüme gülümseme yayıldı, anlamıştım ne geleceğini :) benim apartmanın bahçesindeki ağaça da bir karga ailesi geldi yuva yaptı, bebekleri oldu, hep izliyom onları :)
YanıtlaSilSenin mesajını okurken de benim yüzüme gülümseme yayıldı Deep. Bebeklere selamlar :))
YanıtlaSilTebrik ederim süper :)
YanıtlaSilTeşekkürler Özlem😊🌺🤚
SilÇok güzel bir dörtlük. Hikâyeye de çok uygun düşmüş. Teşekkür ederim bu güzel katkı için😊🤚
YanıtlaSilÇok güzel mesajlar vermişsiniz hikaye gerçekten çok etkileyici kaleminizde kuvvetli.. yüreğinize sağlık beğenilmeyecek gibi değil ki :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim 😊🌺🤚
Silkuşun yerine kendimi koyarak okudum hikayeni çok farklı değiliz bence :)) harika anlatmışsın ve mutlu sonları zaten çok severim tatlım bayıldım
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Lerzanım😍🌺🤚
Silhttps://kelam-i-kibar.blogspot.com/
YanıtlaSilYeni adresim burası beni buradan takip etmenizi rica ediyorum.. :)
Takipteyim 😊🤚
SilÇok güzel olmuş ellerine sağlık. Ben pek öykü yazamıyorum. Yıllar önce yazdığımbie öykü vardı bulursam belki bloga eklerim 😌
YanıtlaSilEkle ki okuyalım keyifle Deryacığım 😊🤚
SilBöyle uzun bir yazıyı sabırla okuduğun ve güzel yorumunla sağladığın katkı için çok teşekkür ederim canım, sağolasın. Ne yazık ki dediğin türden canlılar var evet. Umarım, umarım mertebeleri yükselir. 🙏😊🌺🤚
YanıtlaSilselam güzel blog reklamlarına tıkladım bu arada ;)
YanıtlaSilHarika haberler :))
YanıtlaSilBlog'umda sürpriz bir duyuru var Deep! :)
Sizinki kadar gzel olmasa da bizimde bir dağ evi var çatısında hem kumru hem serçe yuvaları var. Bende elimden geldiğince beslemeye çalışıyorum kedi köpek ne denk gelirse işte insanı iyi hisettiryor tabi insanı :) Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilharika satır, teşekkürler paylaşım için...
YanıtlaSilçokkk güzel
YanıtlaSilNe kdar sıcak bir öykü :) Bir çırpıda okudum.Başarıların daim olsun :)
YanıtlaSildoğayla ilgili yazmayı seviyorsunuz, bu öykünüz de içimi ısıttı.
YanıtlaSilçok güzel hikaye , emeğinize sağlık
YanıtlaSilCanım dergideki hem bu yazını hem de Temmuz sayısı yazını okudum, tebrikler..Harika bir yazı olmuş.
YanıtlaSilBen bu sıralar ev taşıdığım için meşguliyetten pek ugrayamiyorum kimselere, instagram da hesabımı kapattı nedense..
Sana buradan bir merhaba demek istedim ♥️🙋♀️
Harika, tebrik ederim :) Sokak dostlarımıza olan duyarlılığın artması için herkesin, özellikle çocukların okuması gereken bir öykü.
YanıtlaSil