BIRAK GİTSİN
Bazen ne kadar çabalarsanız çabalayın olmuyor. O yakın
arkadaşlık, o kardeşlik bitmişse
bitiyor. Canınızı acıta acıta kayıyor avuçlarınızın arasından. Sürdürmek için
olağanüstü gayret sarf etmenize rağmen üstelik. Yıkıldığı yerden ayağa kaldırıp
yeniden inşa ettiğinizi zannettiğiniz, “bu sefer oldu, yine eskisi gibiyiz,
başardık” dediğiniz noktada iklim tekrar değişiyor. Mevsim yazken beklenmedik
kesif ayaz, yeni bir sıtmaya yol
açıyor. Kale örer gibi üst üste dizdiğiniz taşlar, aniden yerle yeksan oluyor. Acı
tatlı anılar çil yavrusu gibi dağılıyor etrafa. ‘Tekrar toplayacak
gücüm kaldı mı acaba’ diye yokluyorsunuz kendinizi? Ne yazık ki her yeriniz
yara bere içinde, daha çok dışlanmışlık/yok sayılmışlık kırığı var
kollarınızda, dizlerinizde, en çok da kalbinizde. Ters dönmüş bir böcek
gibi debelenip duruyorsunuz. Kimse gelip çevirmiyor sizi.
“Yanlışlıkla görünmezlik ilacı mı içtim acaba” diye sorgulamaya başlıyorsunuz. Teselli edecek bir güzel söz, bir bakış, bir izahat
bekliyorsunuz, fakat o da yok. Bir türlü anlam veremiyorsunuz yaşananlara, daha
doğrusu yaşanamayanlara. Kurup kaldırıyorsunuz sürekli: “Acaba nerede yanlış yaptım,
hangi onulmaz hataları, hangi büyük günahları işledim, diye. Yolda yürürken
yabani çiçeklere basmamak için yönünüzü değiştirmeyi, mutfağınızı
kuşatan karınca sürüsünü öldürmekten imtina etmeyi, askıları yorulup incinmesin
diye bulaşık sepetinin raflarını hemencecik boşaltmayı, yere düşürdüğünüz
gözlüğünüzden dahi özür dilemeyi hüner sayarken siz, o çok sevdiğiniz gönle
girememişsiniz, girseniz de orada kalamamışsınız, yazık...
Ne garip, aranızda değil kilometreler,
metrelerce bile mesafe yok, ama gelin görün ki gizlice çekilmiş sınırlar çok.
En sevdiği yemeği indiriyorken ateşten, götürüp verememek, sevinçli bir haberi
gidip söyleyememek ne kadar da hazin. Bir kahve içimlik sohbetler bile
buluşturamıyor sizi. Konuşacağınız sözcükleri özenle seçmekten yorulmuşsunuz
artık. “Yavan lügatler çarkında” öğütülmüş cümle kelimeleriniz. Hal-i pür
melalinizi kaşınızdan gözünüzden, düşmüş omuzlarınızdan anlardınız önceden,
fazlasına gerek kalmazdı çoğu zaman. Kalpten kalbe bir yol vardı aranızda. O
yol ki gizli bahçenize götürürdü sizi, üzerinde sadece sizin ayak izlerinizin
olduğu. Güller, nergisler ekmiştiniz kıraç toprağına, birlikte sulamış,
birlikte yeşertmiştiniz. Birlikte hizmetkârıyken bütün güzelliklerin, şimdi
sadece size âyân; çiçeklerinizin mahzun kalışları, boyunlarını büküp bitap
düşüşleri, güneşe, suya meyletmekten ve bir ümit beklemekten…
Siz hala tek taraflı aşkınızın küllerini eşeliyorken
yanık izleriyle dolu parmak uçlarınızla, tutunduklarınızdan silkeliyor hayat
sizi. “Bırak artık diyor, bırak, gitsin. Mesajı alamadıkça dersler daha
da zorlaşacak. En nihayetinde, “Peki, madem” diyorsunuz. “Giden gitsin. Sen de
git, canın sağ olsun. Yolun açık olsun. Hayat okulunda öğrettiğin her şey için
teşekkür ederim. Biliyorum, sen sadece rolünü oynadın, kim bilir belki beni
bana aynaladın. Bu tatsız görevi üstlenmek zaman zaman senin de canını yakmış
olmalı. Yanılıyor muyum yoksa?”



O kadar çok yaşadım ki bu durumu. İnsan kendisinde hata aramaya başlıyor. Sonra bir yerde okuduğum bir söz aklıma geldi ve rahatladım. Tam cümlesini hatırlamıyorum ama aşağı yukarı şöyle bir şeydi:
YanıtlaSil"Hayatından çıkan insanlar için üzülme, onların bu hayatta seninle ilgili görevleri bitmiştir, sen yoluna onlarsız devam et"
Ya tam anımsayamadım, böyle bir şeydi.
Sevgilerimi bıraktım. ♥
Sevgili Müjde ablacığım ziyaretin ve güzel mesajın için çok teşekkür ederim. Harika bir söz bırakmışsın. Ben de tam olarak böyle düşünüyorum. Bırakmak aynı zamanda yeniden başlamaktır. Mutlu başlangıçlarımız olsun. Sevgi ve selamlarımla.🥰💐
Silhayatımıza giren çıkan herkes birer öğretmen bize evet :) hepsine teşekkür ederiz bizi biz yaptıkları için. bazen giden kişi gitmeyenden daha çok şey öğretir bize insanlar hakkında :) bırak gitsin, let it goooo :)
YanıtlaSilNe kadar güzel söyledi in sevgili Deep.🤗🥰💐💞
SilBüyümenin sancılı süreçleri, türlü türlü biçimleri var, bırakmayı bilmek de onlardan biri galiba. Sahiden bazen bırakıp gitmeli. Kalemine sağlık ☺️
YanıtlaSilBüyümek güzeldir. Çok teşekkürler ziyaretin ve kıymetli yorumun için sevgili Vakt-i Dem.😊
SilNe garip, aranızda değil kilometreler, metrelerce bile mesafe yok, ama gelin görün ki gizlice çekilmiş sınırlar çok. Bu durum çok koyar insana.
YanıtlaSilUğradığın için çok teşekkürler Cem. Selamlar.😊✋️
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilHayatta bolca yaşadığım bir durum. Eleye eleye bir avuç insan kaldı hayatımda. Gerçi iyi de oldu diyorum şimdi 🥰
YanıtlaSilDoğal seleksiyon oluyor :))
SilMerhabalar.
YanıtlaSilArkadaşlığı, kardeşliği, dostluğu bitiren unsur tutkudur. Tutkular, sevgileri perdeleyen eğilimler ve bağlılıklardır. Tutkularına esir olmuş birinin kalp gözü kararır. Kendimizi tutkuların seline bıraktığımız takdirde bizi bekleyen son: Kendimize, hayata, Tanrıya ve evrene yabancılaşmadan başka bir şey olamaz. Tutkuların esaretinden kurtulmadan sevgi ülkesinin tebaası olmak mümkün değildir.
Selam ve saygılarımla.
Ziyaretiniz ve yorumunuz için çok teşekkürler kıymetli Recep Bey.
SilOluyor böyle...Bitince bitiyor ne kadar acı verse de bırakmak lazım sanırım canım...
YanıtlaSilSevilciğim teşekkür ederim yorumun ve ziyaretin için. Sevgiler
Sil😍
Merhabalar.
YanıtlaSilGitmek kolaydır. Zor olanı kalmaktır. Yani gidene kolay, kalana zordur. Ayrılığın yükünü ve acısını giden değil, hep kalanlar çeker.
Selam ve saygılarımla.
Genelde dediğiniz gibi oluyor Recep Bey. Teşekkür ederim tekrar uğradığınız için. En iyi dileklerimle.
Sil"Mesajı alamadıkça dersler daha da zorlaşacak." Her şey bu cümlede saklı aslında. Hayatımızda tekrar eden her olay bize bir ders için geliyor, sadece görüp kabul etmek kalıyor bize.
YanıtlaSilKaleme aldığın öykü çok güzeldi. Teşekkürler Yıldızcığım. :) <3
Ben teşekkür ederim sevgili Momentos. Sevgilerimle.🥰
Sil