MUHTEREM BEY ÖYKÜ KİTABIMDAN-GÜLMECE

37

SOLMAYAN ÜMİT ÖYKÜ KİTABI


Merhabalar,

Bir önceki yazımı okuyup, sevincimi ve heyecanımı paylaşan, yorumlar bırakan siz blog aileme, her zaman kaliteli içerikler ürettiği blogunda, kitabıma kalıcı link veren İncilay kardeşime ve ayrıca güzel sözleriyle beni ihya eden, geliri Eğitim Kurumlarına bağışlanacağı için kendi blogunda tanıtıma tüm kalbiyle destek veren çok sevgili kardeşim Deep'e (Sadev ve Derin) çok çok teşekkür ederim. Bütün bu teveccühün benim için çok kıymetli olduğunu bilmenizi isterim.

Bugün kitabımın içinde yer alan gülmeceli öykülerden birini sizlerle paylaşmak istedim. Biraz uzun olur düşüncesiyle ikiye bölüp vermeyi, üç beş gün sonra da ikinci kısmı paylaşmayı uygun buldum. İnşallah beğenirsiniz.

İyi okumalar diliyor, hepinize sevgi ve selamlarımı sunuyorum.

                                       *****

MUHTEREM BEY

   “Son sıraya yaz.” beni dedim telefonun ucundaki sekretere. “Anlatacak çok şey biriktirdim Doktor Hanım’a. Yetmez ki öyle hemencecik başlayıp şıp diye bitirivereyim. Zembereği kurdum, makarayı sardım, boşaltmam, sağaltmam lazım içimdekileri. Söyle ona, Muhterem Arabacı’ya dakikaların en uzununu ayırsın, bir sonraki hasta için beni başından savmasın.” Beklentilerimin sadece onda birini sıralayabildiğim on dakikalık randevu talebi görüşmesinden sonra heyecanla o günün gelmesini beklemeye başladım.

   Doktor Yelda Hanım’ın karşısındayım şimdi. Gözü bir yerlerden kestiriyor gibi bakıyor bana. Normallikten uzaklaşan insanlara yöneltilen, içine az biraz müşfiklik katılmış tipik psikiyatr bakışı olmalı bu. Ne zaman uzanmam gerektiğini söyleyecek diye bekliyorum o sıra. Öyle bir niyeti olmadığını anlayınca da etrafı göz ucuyla kolaçan ediyor, yatacak bir yer olmadığını fark ediyorum. Yatarak anlatma eylemi dokuma çok uygun olmasa da konunun ciddiyetini kavratmak açısından çok elzemmiş gibi geliyor o an bana. Odanın içinde gezdirdiğim bakışlarımdan anlamış olmalı ki pat diye oturduğum koltuğu yarı yatar vaziyete getiriyor. Bu hamle ile adeta çivileniyorum olduğum yere. O sırada koltuktan yayılan titreşimin sert tınılarından “Ne anlatacaksın anlat, fazla uzatma!” mesajını alıyorum nedense. Bu mesaja nazire edercesine usulcacık üzerime eğiliyor Doktor Hanım ve “Böyle rahat mısınız?” diye ekliyor aynı yarı müşfik edayla. “Bu şekilde hayal etmemiştim ama olsun.” diyorum. Bir yandan da 'kum saatini çevirip beni hipnotize etmeye başlamaz inşallah bu kalın sesli Doktor Hanım' diye geçiriyorum içimden.

   -Ahhh, ah, derdim büyük doktorcuğum! yakınmalarıyla başlıyorum söze. Benim küçük oğlan, küçük dediğime bakmayın, yaşı otuz üç. Bir kıza, ne kızı, bir kartaloz hatuna tutulmuş. İki senedir teyzesi yaşında bir kadınla birlikteymiş. Görenlerin, duyanların dediklerine göre kadın iri yarı, bakımlı, botokslu, detokslu, havalı, okumuş yazmış birisiymiş. Bunlar yurt içini bitirmişler, Avrupa seyahatlerine çıkmaya başlamışlar artık. Günlerini gün ediyor, gezip tozuyorlarmış. Sor ki hangi parayla? Tabi ki baba mirasıyla. Çünkü benim oğlanın aldığı üç kuruş maaş ile olacak işler değil bunlar. Tapuda çalışan arkadaşım uyarmasa malı, mülkü satıp savdığını bile öğrenemeyeceğim bu hatunun peşinde. Bunu duyduğum günden beri dünyam başıma yıkıldı. Ne gündüz uyku giriyor gözüme, ne gece. Yarı derbeder dolaşıyorum etrafta. Hem sağlığımı hem paramı kaybettim bunların yüzünden. Şimdi söyle bana ben ne yapayım? Nereden, nasıl çare bulayım, hangi ilaçla uyuyayım? Hatta sonsuza kadar nasıl uyanamayayım Doktor Hanım?

   Doktor, tam o koca ağzını açıp bir şey söyleyecekken yeniden atılıyorum söze:

   -Dert sadece bu olsa gene iyi. Küçük oğlan var bir de bende. Üniversitede yüksek lisans yaptığını zannettiğim hergele, meğer hâlâ ikinci sınıfta nal topluyormuş. Çok matah bir şeymiş gibi abisinin çıktığı hanımın kız kardeşiyle berabermiş o da. Bütün bunları duyunca yerle yeksan oldum. Ne Muhterem’liğim kaldı, ne beyliğim. Bunlar söz birliği etmişcesine diri diri toprağa gömecekler beni anlaşılan Doktor Hanım, diyorum. Şimdi söyle bana, ben ne yapayım. Nereden, nasıl çare bulayım, hangi ilaçla uyuyayım?

   Saniyenin üçte biri kadarki kısa sessizliği lehine çevirip sözü benden kapar düşüncesiyle diğer sorunlarımı da alt alta sıralamaya devam ediyorum. Doktorum da beni dinler görünmeye devam ediyor.  Zira o sırada söylediklerimi hiçbir cihaza kaydetmediği gibi kendine göre küçük notlar da almıyor. Elini çenesinin altına götürüp 'hımmmm, enteresan' anlamına gelen değişik nidalarda bulunmuyor. Sıkıntımın büyüklüğünü yeterince vurgulayamadığımı düşünerek paniğe kapılıyorum. Sesimi, devasa dertlerimin büyüklüğüne uygun düşen daha yüksek bir tona ayarlayıp konuşmamı sürdürüyorum.

   Karım, kızım, kısrağım, patronum, kaynanam, bacanağım derken bir bakmışım Berber Rüstem’e kadar gelmişim. Berber Rüstem'in sakal tıraşı esnasında bıyığımın bir tarafını yanlışlıkla keserek karizmama verdiği zarardan bahsediyorum. Ölene kadar beni bedava tıraş etse bile bu durumu asla telafi edemeyeceğini, kesilen taraftaki bıyığımı diğer yanağımdaki bıyıkla eşitlemeye çalışırken kat ettiği merhaleler sonucu bana layık gördüğü Hitler bıyığını ve o bıyıkla berber salonundan utanç içinde çıkışımı anlatıyorum uzun uzun. Ardından heyecanla doktorumun yüzüne bakıyorum. Şaşkınlık ifadesi kondurmadığı gözlerinden; dudağımın üzerinde onca yıldır yuvalanan birkaç tutam kılın onun için hiç de önemli olmadığı duygusuna kapılıyor, çok ama çok sinirleniyorum.

   Bütün bunlardan sonra karşı hamle yapmaya kanaat getiren iri kıyım doktorum, yatırdığı koltuğu aynı sert hışımla yeniden dikleştiriyor ve günün sonunda beklenen o cümleyi söylüyor:

   -Süremiz sona erdi, diyor. Benim gibi çetrefilli bir hastaya tek seansta teşhis koyamayacağını, uzun soluklu bir terapiye ihtiyacım olduğunu belirtiyor. Bir kutu sakinleştirici ile kapıdan uğurlanıyorum. 

“Haftaya pazartesi görüşmek üzere Muhterem Bey.” derken bile sesi asla incelmiyor erkek bozması Yarmagül’ün. Kendi de koltuğu gibi diye geçiriyorum içimden. “Oğlanın referansıyla geldiğin doktordan başka ne beklerdin ki?” diye de ekliyorum iç sesime. En azından kendimi anlatabilmiş olmanın verdiği hafiflik fakat hiçbir nasihat almadan orayı terk etmiş olmanın bilinçsizliği ile eve doğru yollanıyorum. Kafamdaki tek bilgi; bir hafta sonra Yarmagül’le tekrar görüşmeye gitmem gerektiği.


DEVAM EDECEK :)

 


Yorum Gönder

37 Yorumlar
  1. Ben yeni duydum hayırlı olsun kitabınız

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir dili var öykünün, kitabı edinmeye çalışacağım en kısa zamanda :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çokkkkk teşekkür ederim, çok mutlu olurum Işın 🙏😊🌷🤚

      Sil
  3. Bakalım neler olacak Müfred 😇🙃🌷🤚

    YanıtlaSil
  4. Güzel bir paylaşım olmuş 😊

    YanıtlaSil
  5. Ne güzel olmuş, hayırlı olsun öykü kitabınız...Bir hayal daha gerçekleşti, gelsin sıradakiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah, çokkkkk teşekkür ederim 🙏😊🤚

      Sil
  6. Merhabalar.
    "Muhterem Bey" başlıklı gülmeceli öykünüzün birinci bölümünü büyük bir keyif alarak zevkle okudum. Emeğinize, yüreğinize ve kaleminize sağlıklar dilerim. İkinci bölümünü okumak için inşAllah unutmadan sayfanızı ziyaret etmek nasip olur.
    Selam ve muhabbetle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çokkkkk teşekkür ederim. Ziyaretinizden mutluluk duyarım😊🤚

      Sil
  7. Çok akıcıydı çok teşekkürler. Bir not: O doktordan hayır gelmez Yıldız Hanım.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim Fatih Bey 😊😇🤚

      Sil
    2. Rica ederim, ikinci bölümü sabırsızlıkla bekliyorum.

      Sil
  8. Söyle bana ben ne yapayım. nereden nasıl çare bulayım :)

    YanıtlaSil
  9. çok güzeldi, devamını bekliyorum :)

    YanıtlaSil
  10. Tekrardan hayırlı olsun :)
    Hikayenin devamını merak ettim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çokkkkk teşekkür ederim canımmm 🙏😊🤚🌷

      Sil
  11. Ba-yıl-dım öyküye :)) Yalnız bu Muhterem Bey'in derdine doktor napsın :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Muhterem'in işi zor, evet.😇

      Çokkkkk teşekkür ederim 🙏😊🌷🤚

      Sil
  12. Bir nefeste okudum teşekkür ederim.

    Yarmagül psikolog
    Sanki
    Bloggerda sanki bir tane Yurdagül psikolog var yanlış hatırlamıyorsam.o aklıma geldi.

    Tebrik ederim. Bıyığa üzüldüm servete değil çünkü bende sakalı sıfıra vurmayı hiç sevmiyorum:)) geçmiş olsun . Bakalım devamında ne olacak

    YanıtlaSil
  13. Psikologları karıştırma, aman diyem😇🙃😊.

    Güldürdün beni, çok teşekkür ederim🙏😊

    YanıtlaSil
  14. Öncelikle hayırlı olsun kitabınız. En kısa sürede temin edip okumak isterim. Bence Muhterem Bey hikâyesinin devamını buradan vermeyin. :)

    YanıtlaSil
  15. Çokkkkk teşekkür ederim. Okursanız memnun olurum. 😊🤚

    YanıtlaSil
  16. hehe, o kadın herhalde doktor değil başka bişey olabiler :) bakalımlım :)

    YanıtlaSil
  17. Çok güzelmiş, kalemine sağlık:) Bu Yarmagülde de var birşeyler sanki.Muhterem Bey bakalım muhteşem çözümler bulabilecek mi?

    YanıtlaSil
  18. Hiç bir şey demedi mi bu doktor. Öyle şey mi olur? Bakalım devamında ne oluyacak

    YanıtlaSil
  19. Çok güzel bir hikaye canım. Tekrar tebrik ederim. Başarıların artarak devam etsin ☺️

    YanıtlaSil
Yorum Gönder
Üst