Merhabalar,
Anne Bebek dergisinin Ekim sayısı için çocuklarda cep telefonu kullanımına ait önemli bazı hususları öyküleştirerek anlatmaya çalıştım. Dijital platformlardan dergiye ulaşamayanlar için yazıyı aşağıya bırakıyorum. Uzunluğu korkutmasın. Zira söz konusu çocuksa hiçbir şey sıkıcı olamaz 👩👨👧👦
Kapak sayfası resminden de anlaşıldığı üzere dergi bu ay da dopdolu. Ayrıca çocuklarımızla birlikte keyif alarak izleyebileceğimiz kaliteli çizgi-film ve animasyonlu film listesi de sevgili blog arkadaşımız Sevilciğimiz (Düş Tasarımcısı), tarafından kaleme alındı. Bu özel listeyi ve bu güzel yazıyı da kaçırmamanızı tavsiye ederim. Kalınız sağlıcakla...
Yarın ağabeyimin on dördüncü yaş günü.
Ben ondan daha sevinçliyim nedense. Doğum günü partisi, pastalar, arkadaşlar,
hediyeler… Gerçi bizimkilerin hediyesi sürpriz değil. Uzun zamandır hayalini
kurduğu cep telefonuna ancak kavuşacak. Benim ise daha iki yılım var. Çok emin
olamasam da “Ağabeyime alınan kısmen bana da alınmış sayılır mı acaba?” diye geçiriyorum
içimden. Ama sadece geçirdiğimle kalıyorum. Zira bizimkiler satın almadan önce
öyle bir sözleşme metni hazırlamışlar ki telefon sadece bir iletişim aracı
olarak kullanılacak. Bu sözleşme metnini namıdiğer; “Dijital Baba”; Bilişim Uzmanı Orhan Toker’den uyarlamışlar. Ağabeyimi de taraf olarak
toplantıya davet etmişler. Yani ağabeyim kendi göbek bağını kendi elleriyle kesmiş.
Öğrendiğime göre her aile kendi hassasiyetlerine, çocuğunun yaşına,
karakterine, ilgi alanlarına göre kendi maddelerini düzenleyebiliyormuş. Netice
olarak biz dijital yerliler dijital göçebeler karşısında büyük bir yenilgiye
uğruyoruz. Anlaşma metni ortaya çıktıktan sonra 13 maddelik kurallar silsilesi odamızın
kapısına ferman gibi asılıyor. Sonra bana dönüp “İki sene sonra sen de aynı
kurallara tabi olacaksın. Şimdiden bu maddeleri öğrensen iyi olur!” diyorlar. Ben
de “Sağ olun, ‘telsiz aracı’na ihtiyacım yok. Kolumdaki saat-telefon da aynı
işi görüyor zaten,” diyorum ukala ukala. O an ağabeyimin havası balon gibi
sönüyor, sevinci kursağında kalıyor.
Özellikle ergen çocukları olan
yetişkinlerin sözleşme metnini merak ettiklerini tahmin edebiliyorum. Onları kısmen
anlıyorum da. Evlatları için örnek teşkil etsin istiyorlar. Anne-baba olarak haksız
da sayılmazlar. Yaşıtlarımın yüksek müsaadeleriyle örnek taslağı aşağıya
bırakıyorum o halde.
1.
14
yaşındaki bir çocuk günde ortalama 2 saat telefon kullanabilir.
2.
Evde
telefonsuz bölgeler olmalıdır. (Örnek: Yemek masası, yatak odası vb.)
3.
Telefonun
kullanabileceği zaman aralıkları önceden belirlenmelidir (Örnek: Hafta içi ve
hafta sonları ayrı ayrı düzenlenmek üzere; Sabah 10.00’dan önce; akşam 21.00’den
sonra kısıt gibi.)
4.
Asla
kullanılmayacak sitelerin listesi ve zaman geçtikçe izin verilebilecek
sitelerin listesi önceden yapılmalı, zaman zaman denetleneceğinden çocuk
haberdar edilmelidir.
5.
Göz
sağlığı, dijital sağlık ve telefonun ömrü açısından oyun kullanımı/indirimi
yasaktır.
6.
Sosyal
medya hesabı herkese açık olmamalıdır. Mahremiyet korunmalı, kişisel bilgiler,
kimlik bilgileri, banka hesap numaraları paylaşılmamalıdır.
7.
Uygunsuz
fotoğraflar, ya da arkadaş fotoğrafları izinsiz paylaşılmamalı, kullanılmamalıdır.
Parti, eğlence, yemek masası, ikram sofraları fotoğrafları paylaşılmamalıdır.
8.
Başkalarına
gönderilen mesajlarda ve yorumlarda saygılı olunmalıdır. İzin verilmeyen
mesajlaşma uygulamaları kullanılmamalıdır. Cinsel içerikli görsel ve metin
paylaşımı yapılmamalıdır. Tanımadığı kişilerden gelen mesajlar ebeveynlere
gösterilmelidir. Şüpheli durumlarda ebeveynlerin mesaj kontrolü yapma hakkı
olduğu bilinmelidir.
9.
Siber
zorbalık, iftira, tehdit gibi bilişim suçları hakkında bilgi sahibi
olunmalıdır. Gerekli durumlar için ekran görüntüsü alma ve engelleme yapma teknikleri
bilinmelidir.
10.Geçmiş izinsiz silinmemeli, telefona (izinsiz, yeni) şifre
koyulmamalıdır.
11.Kurallara uyulmadığı takdirde telefon, ilk seferinde 1
hafta olmak üzere men edilir. 1 hafta sonunda telefon iade edilirken kurallar
tekrar hatırlatılır. Bir dahaki kural ihlalinde yasak süresi 30 güne çıkarılır.
12.Telefonun dışındaki hayatın, içindekinden daha gerçek ve
daha güzel olduğu unutulmamalıdır.
13.Bu bilgilere yetişkinler de sahip olmalı ve bu kurallara
yetişkinler de uymalıdır.
Ağabeyimin bu kurallara harfiyen itaat
edeceğinden zerre kuşkum yok. İnsanın önünde bu kadar düzgün bir rol model
olunca haylazlık yapma isteği de tümden içine kaçıyor. Ahh, ağabeyim ahhh,
masum yürekli, tatlı, dürüst ağabeyim benim.
Bizimkilerin bu resmî formalitelere,
imzalara, yazılı-sözlü antlaşmalara olan sevdası nereden kaynaklanıyor pek
bilemiyorum. Daha biz dört beş yaşlarındayken bile dışarı çıkmadan önce göz
hizamıza inerek arka arkaya sıralarlardı:
Dışarı çıktığımızda, konu-komşuya,
akrabaya, parka, alışveriş merkezine gittiğimizde:
- - Tanımadığınız
kişilerin peşinden takılıp gitmeyin.
- - Tanımadığınız
kişilerden ikram kabul etmeyin.
- - Beğendiğiniz
şeyi almak için sadece bir hakkınız var.
- - Yere
tükürmeyin, çöp atmayın.
- - Oyun arkadaşlarınıza saygılı olun, kavga etmeyin…
türünden maddelerdi
bunlar. Sonra babam, bize sıkı sıkı sarılıp sorardı. Anlaştık değil mi
çocuklar? Sözümüz söz mü? Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın mı?
Pilavı çok seven biri olarak sözümü tutmazsam eğer kaşığımın orta yerinden, “çat” diye kırılacağını ve bir daha pilav yiyemeyeceğimi zannederdim. Bu korkuma rağmen bildiğimden de geri durmazdım. Ağabeyim ise doğası gereği itaatkâr olduğu için hiç sorun çıkarmaz, verilen tarifenin dışına asla çıkmazdı.
Çocukken ebeveynlerimizin gözleri hep
üzerimizdeydi. Hatta fazla üzerimizdeydi. Bir gece ağabeyimle gizli gizli zombi
filmi izlerken aniden yakalanmıştık. O sırada kanalı değiştirme telaşıyla kucağımdaki
mısır kâsesini yere düşürmüş, patlamış mısırları etrafa saçmıştım. Film boyunca
suratı renkten renge girmiş olan ağabeyim, bu ani baskın karşısında pek de üzülmemiş
hatta sevinmişti. Zira onu korku filmi izlemeye zorla ikna eden bendim. Ağabeyim
telaşla, “fikrin kendisinden çıkmadığını, beni defalarca uyardığını ama söz
dinlemediğimi” tüm gücüyle haykırırken bu itirafın bizimkiler tarafından çarçabuk
kabul görmesine nedense hiç şaşırmamıştım.
Zaman içerisinde ağabeyimin
çocukluğunu, ön ergenliğini daha eğlenceli hale getirme işini adeta görev
edindim. Çünkü kendisi bunun için pek bir çaba göstermiyor gibiydi. On aylık
bebekken bile annemin yere serdiği yaygıdan üç adım ileri emeklemez, bir biblo
gibi olduğu yerde dakikalarca otururmuş ağabeyim. Bebekliğini heder ettiğinin farkına
vardıktan sonra kalan ömrünü aynı vasatlıkta sürdürmesine gönlüm razı olamazdı.
Ağabeyimin bu “kımıl kımıl” hallerine biraz hareket katmak, kendi enerjimi de biraz
sağaltmak için her yeni güne yeni bir aktivite planlamaya başladım. Böylece hem
daha çok eğlenebilir hem de ileride birbirimizin çocuklarına anlatacak hoş
anılarımız olabilirdi. Ona göre absürt sayılabilecek bana göre ise sıradan denebilecek
o kadar çok şey yaşadık ki birlikte, saymakla bitmez. Daha küçücükken, bayram
harçlıklarımı cebime doldurarak onu, evimizin yakınlarındaki işlek caddelerden
birindeki dondurmacıya gitmeye zar zor ikna etmiş, ‘ailemiz fark edene kadar geri
dönmüş oluruz’ demeyi de ihmal etmemiştim. Planımı tıkır tıkır yürüttüğümü
zannederken ebeveynlerin sihirli birtakım güçlere, üstün sezgisel yeteneklere,
arkalarında bir çift göze sahip olduklarını unutuvermiştim. Dondurmacının
avucunda, rengârenk bir minareye dönüşen külahı büyük bir iştahla kavramak üzereydim
ki annemin elini omzumda hissettim. Elini neden ağabeyimin değil de benim
omzuma koyduğuna yine hiç şaşırmamıştım. Akşamki aile toplantısına bir savunma
hazırlamam gerekiyordu. Böyle bir durumu mazur gösterecek ne söyleyebilirdim ki?
Çocuk aklımla pek çok saçma cümleyi arka arkaya sıraladığımı hayal meyal
hatırlıyorum. O gün beni sabırla dinleyen ailem bugün de aynı sabırla beni dinleyip
desteklemeye, bana kılavuzluk etmeye, ellerini omuzlarımda şefkatle gezdirmeye
devam ediyor. O günlerde yaptığım yanlışlardan çıkardığım dersler sayesinde bugün
daha iyi bir genç olmaya gayret ediyorum.
Canım ağabeyimle upuzun bir yolumuz ve
öğrenecek çok şeyimiz var elbette. Ne kadar büyük bir sevgi ve güven ortamında
büyüdüğümüzü şimdiki yaşlarımızda çok daha iyi idrak ediyoruz. Öyle bir ortam
ki farklı türlerin/karakterlerin aynı huzur ikliminde yetiştiği harika bir aura.
Öyle bir ortam ki zambak ve orkidenin; güvercin
ve kanaryanın, söğüt ve çamın aynı çatı altında özel muamele gördüğü eşsiz bir mikro-klima.
Öyle bir ortam ki farklı olduğumuz için kınanmadığımız, birbirimizle mukayese
edilmediğimiz, bir birey olarak önemsendiğimiz, koşulsuzca sevildiğimiz eşsiz bir
habitat…
Harika bir yazı ve hiç uzun değil inanın:) Sesli bir şekilde eşim ve oğluma da okudum yazınıza:) Kaleminize sağlık Sibel Hanım, saygılar:)
YanıtlaSilMerhaba Sezgin Bey😊, yazıyı ailenize okumanıza gerçekten çok sevindim🙏.Çok teşekkür ederim. Evladınız için çok güzel bir rol model olduğunuzu düşünüyorum. Saadetiniz, muhabbetiniz daim olsun. Hepinize sevgiler selamlar 😊🤚
SilNe kadar tatlı detaylar var yazıda. Yine harikalar yaratmışsın, eline sağlık canım. :)
YanıtlaSilSevgili Momentos, ziyaretin için, güzel sözlerin için çok teşekkür ederim. Benim için çok değerli bir motivasyon kaynağı olduğunu bilmeni isterim. Sevgilerimle😊🤚
SilÖnemli bir konuyu ne kadar güzel öyküleştirmişsin canım,internet kuralları çok önemli tabii hele ki günümüzde.Harika bir yazı olmuş kalemine sağlık.
YanıtlaSilDergi bu ay dolu dolu gerçekten...Benim yazımdan da bahsetmişsin Sibelciğim teşekkürler..
Ben teşekkür ederim Sevilciğim🙏. Gerçekten de içinde bulunduğumuz dijital çağda üzerinde durulması gereken konulardan biri sanırım. Faydalı olmuşsa ne mutlu bana.
SilDergideki yazın çok güzeldi, bahsetmeden geçmek istemedim. Bir başucu listesi hazırlamışsın. Eminim pek çok aile istifade edecek. Emeğine yüreğine sağlık canım. En derin sevgi ve selamlarımla 😍🤚
Evden izinsiz çıkıp, işlek bir caddeden kendi başlarına geçtikleri için Müfred. Yaşları henüz çok küçük. Teşekkür ederim ziyaretin ve yorumun için. Selamlar 😊🤚
YanıtlaSilhımmmm, bunu gerektiği zaman okutmalı anne babalara :)
YanıtlaSilTeşekkürler Deep 🙏😊🤚
Sil14'ü geçtim şimdikilere daha ilkokulda telefon alınıyor. Yeteri kadar ve düzgün kullanılırsa belli yaş için sorun olmaz ama insanlar sosyal medya, oyun bağımlısı olup çıkıyor ve zararlı içerikler dolu her yerde. Bu maddelere pek uyacağını sanmıyorum insanların. Büyükler uymuyor ki çocuklar taksın.
YanıtlaSilHikayen çok güzeldi Sibelcim. Kalemine sağlık. Kardeşimle beni anlatmışsın sanki. :)
Söylemesi, yazması kolay ama uygulaması zor kurallar, farkındayım ben de Duygucuğum. Ama yine de bir aile bile istifade etse, kuralların bir kısmı bile uygulansa yazı amacına ulaşmış olur benim için. Kardeşine ve sana sevgilerimi gönderiyorum canım.
Silçok önemli bir konuyu ne de güzel anlatmışsın. Ellerine emeğine sağlık tatlım. Keyifle okudum
YanıtlaSilTeşekkür ederim Lerzancığım, sevgiler selamlar :))
SilGöz hizasını inip konuşmak gerektiğini biliyordum ama uygulamıyordum. Hatırlattınız, teşekkürler.
YanıtlaSilBen teşekkür ederim Recep Bey. Selamlar :))
SilTeorik olarak bildiklerimizi hayata da uygulayabilmek niyetiyle.
YanıtlaSilİnşallah, çok teşekkürler Mustafa Bey :))
SilSuper blog
YanıtlaSilThanks Rajani :))
SilÇok faydalı bir paylaşım olmuş canım 👏👏👏
YanıtlaSilTeşekkür ederim Deryacığım 😍🤚
SilÇok güzel bir yazı olmuş. Keyifle okudum. Bence herkesin okuması gerekiyor bu yazıyı. Bilgilendirici ve farkındalık içeriğiyle dopdolu bir yazı olmuş:))) Aslında hepimizin bildiği ama uygularken çoğu zaman yapmadığımız ve unuttuğumuz şeyleri çok güzel dile getirmişsiniz:))) Emeğinize sağlık:)))
YanıtlaSilBeğenmene sevindim. Çok teşekkür ederim. Sevgiler selamlar 😊🤚
SilPedagojik olarak 14 olsa da uygulama hiç öyle olamıyor hem de geçtiğimiz 2 yıllık pandemi sürecinde internet ve ekranlar bir uzuvları gibi oldu malesef..
YanıtlaSilAma yazı çok güzel kendime de aldığım notlar var...
Ne yazık ki biraz öyle oldu.
SilÇok teşekkür ederim ziyaret ve yorum için. Sevgiler selamlar :))
Düş tasarımcısının kalemine sağlık size de teşekkür ederiz. Güzel geçmişe götüren aşağı yukarı bir çok evde yaşanan bir hikaye tadında olmuş saygılar.
YanıtlaSilÇok teşekkürler. Selamlar😊🤚
SilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilMerhaba, yazınızla ilgili değil ama sizin görmeniz için yazıyorum bu yorumu... Konuşmuştuk zaten yine. :) Kitapları sevdiğinizi biliyorum, benim de yeni kitabım yayımlandı, blog'umdaki en son yazımda linkini bıraktım. Polisiye ve romantizm. Bir kış romanı. Okursanız uzun uzun detaylı kitap eleştirinizi mutlaka beklerim blog'unuzda. Çok sevgiler! :)
YanıtlaSilİnşallah Mert. Hayırlı olsun yeni kitabın. Okuyucusu bol olsun inşallah 🙏🧿🧿👍👏
Sil