“Hayat nedir? Hayatın anlamı
nedir? Yaşamdaki görevimiz-misyonumuz nedir? Ne için yaşıyoruz?” gibi soruları eminim
kendi kendimize pek çok kez sormuşuzdur.
Hayatın anlamını
keşfetmekle ilgili harcadığımız enerjiden daha fazlasını, anlam yaratmak için
kullandığımızda hayatın anlamını keşfetmeye başlarız aslında.
“Hayatın amacı; yeteneğinizi keşfetmek,
İşiniz;
onu geliştirmek,
hayatın
anlamı ise bu yeteneğinizi insanlara bağışlamaktır” demiş David
Viscott.
Yeteneği keşfetme, onu geliştirme
ve insanlığa bağışlama gibi bir çırpıda özetlenen bu durumun arka planında çok
zaman harcamak gerekir kuşkusuz.
Genellikle
hayat bize iki seçenek sunar; “Ya koşulları
olduğu gibi kabullenmemizi veya bunları değiştirme sorumluluğunu almamızı ister.”
Acaba biz hangi tarafa
yakın duruyoruz? Mevcut koşulları ve bize sunduklarını çoğu zaman çok yeterli
bulmasak da kabule daha yatkın gibiyiz. Çünkü içinde bulunduğumuz şartları değiştirmeye
çalışmak; konfor alanımızdan çıkmamızı gerektirir. Bu durum pek çoğumuz için
katlanılması gereken zahmetli, uzun soluklu, sonu belirsiz bir
yolculuk gibidir.
Oysaki en büyük yorgunluk; yapılmayan işlerden gelir:
Zihnimizi meşgul eden sorular, ertelenen sorumluluklar, vazgeçilen hayaller, vicdan
muhasebeleri, enerjimizi daha fazla tüketir. Hayatta, sadece istemeye cesaret
ettiklerimizi elde edebileceğimizi unuturuz. Başarının devinim halinde
olduğumuzda, bir şeylere ulaşmak için hedefler koyduğumuzda ve bunun için
çabaladığımızda geleceğini göz ardı ederiz.
Zihnimizi, hedeflerimiz için
hazırlamadığımızda karşımıza çıkan fırsatları okuma lüksümüz de olmaz.
Ayrıca durumları şansa ya
da şansızlığa indirgemememiz gerekir. Çünkü insanlar şanslarını kendileri
yaratır. “Şans kapıyı çalmıyorsa, belki de çalınacak bir kapımız yoktur. Kapıyı
inşa ettik yine de olmuyor mu? O zaman yılmadan kapı açılıncaya kadar sebat
etmemiz gerekir. Bu süreçte elbette canımız yanabilir, kaybedebiliriz, kayıplar
verebiliriz. Ayağımıza çelme takanlar çıkabilir, taklitçilerimiz olabilir ancak içimizdeki tutkuyu kimse taklit edemez, heyecanımızı, azmimizi kimse bizden
çalamaz.
Amaca doğru yürürken karşılaşacağımız problemleri içimizdeki yaratıcı
enerjiyi açığa çıkaran fırsatlar olarak görebilmeliyiz. Bazen kaybederek, kazandıklarımızdan
daha fazlasını öğrendiğimizi de unutmamalıyız. Kaybetmek bize, olayların
üzerinden yeniden geçme fırsatı tanır, nerede hata yaptığımızı öğrenme ve
tecrübe etme” ortamı sunar.
Durduğumuz yer de
önemlidir ayrıca… Neyi görüp neyi görmediğimizi, bakış açımızı belirler.
Durduğumuz yerdeki küçük bir değişiklik, küçük bir adım, bakış açımızda küçük
bir esneme hiç ummadığımız güzellikleri önümüze serebilir.”
Öyle harikulade özetlemiş
ki Paulo Coelho; “Hayat, senin bakışınla anlam kazanır. Ya sadece bir noktayı
görürsün, hayatın akıp gider, sen farkına varmazsın… Ya da görebileceğin tüm
güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın, akıp giden zamanın anlam kazanır…
Hayatın anlamı, senin bakışlarında gizlidir”
“Unutma, aydınlık bir
yarın için, karanlık bir gecenin içinden geçmen gerekir.”
Kaleminize sağlık 😊
YanıtlaSilGüzel bir konu seçmişsiniz:) Ancak birkaç hususta farklı düşünüyorum. David Viscott'un düşüncesine giremedim, belki çeviriden kaynaklanan bir eksiklik var ya da ben algılayamadım. Bana göre hayatın anlamını çözen kimse yok henüz. Olsa, eminim ki bütün düşünce sistemimiz değişir.
YanıtlaSilŞans konusunda da farklı düşünüyorum. Şans dediğimiz sadece bir tesadüften ibaret. Doğru yerde, doğru zamanda bulunduğumuzda en olmaz dediğimiz şeylerin olduğunu görürüz. Eğer bunlar bizi mutlu eden sonuçlar getirirse kendimizi şanslı, aksi halde şanssız olarak nitelendiririz. Kendimizi kapatıp korumaya alırsak karşılaşacağımız tesadüfler de azalır, doğal olarak. Fakat sonuç bizi sevindirecek mi, canımızı mı sıkacak onu önceden bilemeyiz. Umut ve cesaretle kolları sıvarız. Sonuç negatif veya positif olabilir. Özetle şansı insan her zaman kendisi yaratır fikrine aklım yatmıyor tam olarak. Fakat dediğim gibi insan isterse şans kapılarını kendine kapatabilir. O zaman daha az risk alır.
bazen dibi görmek gerek yeniden çıkmak için zirvemsi yerlere
YanıtlaSilNe güzel bir yazı olmuş bu.
YanıtlaSilazim ve heyecan çalınmıyor ama küsüp saklanabiliyor kuytu bir köşeye.O kuytu köşeyi bulup çıkarmak kalıyor bize.Zor ,kendimden biliyorum ama bulacağıma dair umudumu en azından diri tutmaya çalışıyorum.
Yine harika yazmışsın canım :) Daha sık yaz, göster kendini.
YanıtlaSilİnan senin yazdıklarını okurken keyifleniyorum ^^
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilÇok güzel yazmışsınız, çok severek okudum :)
YanıtlaSilAy bi bulaydım ben işe yarar bir yeteneğimi :)
YanıtlaSilBlogunuzda iki yazı okudum her ikisindende keyf alarak okudum, başarılar sevgiler 😊
YanıtlaSilBen de çok zaman hayatımın anlamını sorgulamışımdır. Vardığım sonuç ise; yazınızda bahsettiğiniz şu cümleler oldu diyebilirim.“Hayatın amacı; yeteneğinizi keşfetmek,
YanıtlaSilİşiniz; onu geliştirmek,
hayatın anlamı ise bu yeteneğinizi insanlara bağışlamaktır” demiş David Viscott.
Bir şey daha diyebilirim ki, sizin yazılarınızdan çok keyif alıyorum. Çok teşekkürler.
Konu güzel o kadar çok şey eklenebilir ki hayatın anlamına aslında kısaca yerine yetiştirebildiklerin varsa anlam katmışız. Yoksa sıkıntı
YanıtlaSilÇok güzel tespitler... Zihnimizi meşgul eden sorular, ertelenen sorumluluklar, vazgeçilen hayaller, en çok kafa takıntısı oluşturan durumlar gerçekten de.
YanıtlaSilBence herkesin hayatının tanımı standart olamaz ama ortak noktalar elbette vardır bence herkes anlamını arayıp bulsun ve ona göre hareket etsin kaleminize sağlık
YanıtlaSilGerçekten hemen hemen herkes hayatının belli bir dönememinde hayatın anlamını sorgulamıştır. Sende bu konuda güzel tespitlerde bulunmuşsun emeğine sağlık.
YanıtlaSilHarika bir konu Cidden hayat nedir insanın hayattaki amacı ne insan sadece yaşamak için mi var
YanıtlaSilKaleminize saglık
Anlam arayışımız hiç bitmeyecek belki de..
YanıtlaSilAma en doğrusu anlam katmaya çalışmak dediğin gibi canım:) enerjimizi bu yönde harcamalıyız bence de...
"En büyük yorgunluk; yapılmayan işlerden gelir" ne kadar doğru bir söz... Keşke demek, pişmanlık yaşamak yerine istediğimiz şeyleri yapmayı denemek lazım. Belki başarısız oluruz; ama bir şeyin sonucunu bilmeden, belirsizlik içinde yaşamaktan çok daha iyidir başarısızlıkla yüzleşmek.
YanıtlaSilhayatın anlamı yaşadığımız anın farkına varıp tadını alabilmekten geçiyor sanırım
YanıtlaSilYa benim yeteneğim yok ya da hala yeteneğimi bulamadım.
YanıtlaSilEvet ertelenen sorumluluk gerçekten insanı tüketiyor.
YanıtlaSilBu arada sizi blogumda paylaştım!:)
eh en sevdiğim konulardan biri tabii yaniii :) en çok okuduğum kitap türlerinden biri bir de. alfred adler, bertrand russell, karen horney filan :) bir de dan millman var, hayatınızın amacı, burda doğum tarihlerinden anlam çıkarmak ama yani :) evet yani valla hayatın anlamını arayıp durmak boş iş :) tembel işi ha ha haaa :)
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş motivasyon oldu bana :)
YanıtlaSilbenim için hayatın anlamı yaşadığım anın tadını çıkartabilmekde gizli. Şu günlerde bile geleceği çok düşünmemeye çalışarak içinde bulunduğum halin iyi yönlerini düşünüyorum
YanıtlaSilKardeş hayatin bi anlami yok. Surekli bize oyunlar oynuyor. Kalbimiz aciyor baba yok fayda. Artik mutluluk da istemiyom anladin mi zor kardes . Sadece sevdiklerimizi istiyorum. Oysa onlarin cikarlari da fikirleri de baska. Aska sovuyorum . Elimden gelen bir sey yok. Ve simdi hayat ne diye soruyon. Hayat serefin bittigi yerde baslar yegen.
YanıtlaSilEn büyük yorgunluk yapılmayan işlerden gelir cümlesi ne kadar doğru. Aklımda olup yapamadıklarım beni çok meşgul eder rahatsız olurum.
YanıtlaSilSanırım insanlık olarak karanlık bir gecenin içinden geçmekteyiz...
YanıtlaSilİyi ki bloglar varmış:) Kaleminize sağlık
YanıtlaSilOysaki en büyük yorgunluk; yapılmayan işlerden gelir en çok bu yüzden yorgunum
YanıtlaSilhayatın anlamı aşk, bu kadar gerisi boş. Blog yazılarınız lezzetli tebrik ederim. Takibe aldım. Başarılar dilerim.
YanıtlaSil