Anne Bebek Dergisi ocak sayısındaki yazımda, eşler arasında alışılageldik rollerin değişimiyle başlayan süreci, eğlenceli bir dille anlatmaya çalıştım. Siz de benzer tecrübeler yaşadınız mı? Yorumlarınızı merakla bekliyorum. İyi okumalar dilerim. Yıldızlı sevgilerimle :))
OKUMA KOLTUĞU
Gözlerimi ovuşturarak
oturma odasına girdiğimde alışık olmadığım bir manzarayla karşılaşıyorum.
Rengârenk kitaplarla dolu kütüphanemizin önündeki okuma koltuğunu bu kez annem
kapmış. Sadece kapmakla kalmayıp günlük gazeteleri de babamdan önce
okumuş. Burnunun ucuna yapışmış kahve telveleri ilginç bir gün olacağına işaret
ediyor. Evet, gerçekten de ilginç bir gün. Zira babam şu anda boynunda önlük,
mutfakta kahvaltı hazırlıyor, bulaşık makinasını boşaltmaktan, yemek yapmaktan
falan söz ediyor. Üzerine baba-oğul aşçı kostümlü fotoğraflarımızın basıldığı,
“nihayetinde bir şef kolay yetişmiyor” cümlesinin yazıldığı mutfak önlüğü,
babamı yaptığı işe yeterince motive etmiş gibi. Önlüğü bize hediye eden Ayşenur
ablamın subliminal mesajı, benim körpe beynime de ince bir çentik atmayı
başarıyor.
Meğer
bizimkiler hafta sonu için rolleri değiştirmeye karar vermişler. Annemin
yaptığı işleri babam, babamın yaptığı işleri, pardon keyifleri annem
yapacakmış. Çok şaşırdım doğrusu. Biraz da canım sıkıldı. Kardeşimle konfor
alanımıza kasteden bu cin fikrin kimden çıktığını tahmin edebiliyorum. Yaklaşan
doğum günü için anneme, “Sana nasıl bir sürpriz hazırlamamızı istersin?” diye
soran babamın garip sorusu yol açmış bütün bunlara. Böyle ilginç ve
şaşırtmasız bir sürpriz önerisine, “fırsatın kazası olmaz” deyip atlamış annem.
Ahhh ahhh… Bu hafta sonu mahrum kalacaklarımın listesi film şeridi gibi geçiyor
gözlerimin önünden; patlamış mısırlar, kekler, kurabiyeler. Çarçabuk geçmesini
istediğim bir başka hafta sonu olamaz herhâlde diye geçiriyorum içimden.
Babamın
hazırladığı böreksiz, omletsiz yavan bir kahvaltının ardından annem, ceketini
omzuna atıp dış kapıya doğru yöneliyor. Arkadaşlarıyla buluşacakmış. Masada yeterince
alamadığı kalorileri arkadaşlarıyla, bol kahkahalı bir sohbet eşliğinde
tamamlayacak sanırım. Ayakkabılarını giyerken sesleniyor bize, “Hadi kursa geç
kalacaksınız!” Benim kaybolan defterim, kardeşimin birbirinden farklı renk ve
desendeki çorabı ve taranmamış saçları ikisini de pek rahatsız etmişe
benzemiyor. Yorulduğunu gizlemeye çalışarak sevecenlikle el sallıyor bize
babam. Çıkıyoruz alelacele.
Aheste
aheste, narin narin süzülüyor annem, trafikte. Magandalarla karşılaşsa da hiç
istifini bozmuyor, hiç argo kelime sarf etmiyor. Ne de olsa zarif bir kuğu o.
Neyse geç kalmadan başarıyoruz varmayı. İki saat sonra yine aynı yerden bizi
almaya gelecek. Gerçekten de tam vaktinde geliyor annem. Hatta babamdan daha
dakik olduğunu söylemeliyim. Dönüşte, yol üzerinde bir benzincide duruyoruz.
Depoyu fulletip hediye edilen araba esansını aynaya afilice takıyor bıçkın
şoförümüz. Rolüne fazla kaptırmış gibi geliyor bana. Bir daha fabrika
ayarlarına dönemeyeceği endişesine kapılıyorum nedense.
Evdeki
ağır, aksak işleyişi sezmiş olacak ki acıyıp soruyor bize “Eve gitmeden küçük
bir atıştırmalık yapmaya ne dersiniz bakalım?” “Oleeey” diye atılıyor kardeşim
benden önce. En yakın lahmacuncuda duruyoruz. Çapı avuç içinden biraz daha
hallice olan lahmacunlardan sadece birer tane sipariş ediyor annem. “Babanız
evde yemek yapmak için didinip duruyor, emeği zayi olmasın” diyor,
karşılaşacağı manzarayı az çok tahmin etse de. Babalarda olmadığını, olsa bile
pek işlevsel kullanmadıklarını düşündüğüm pek çok düğmeye sahip annem. Tedbir
düğmesi, B planı düğmesi; yedirme-içirme; yatırma-kaldırma; ısıtma-soğutma
düğmesi gibi. Babamla rolleri değişseler de şalteri tamamen indiremiyor annem.
Hatta birkaç tane de evdeki aşçıya sardırıyor fındık lahmacunlardan.
Bezgin
simasının aksine, göbeğinin üzerinde büyük şef edasıyla sırıttığımız aynı iş
önlüğüyle ve omzuna astığı kirli mutfak havlusuyla karşılıyor bizi babam.
Yemeğin altını yaktığını üzerine sinen kesif kokudan anlıyoruz. Kardeşimin “Bu
koku da ne?” diye gevelediği lafı ağzına tıkayıp anlamamış gibi yapıyoruz.
Annem,
beyhude bir çabayla eşinin güler yüzle kendini karşılamasını “Hoş geldin. Günün
nasıl geçti?” diye sormasını bekliyor. Babam, sabah sıraladığı işleri yapmış
olmanın verdiği yılgınlıkla annemin dokundurmalarını duymuyor bile. Günün
sonunda, çay, çerez, meyve servisi başlayıp bitmeden babamın pili bitiyor. O
zaman anlıyorum ki o da en az benim kadar çabuk geçsin istiyor bu iki gün.
Kardeşimden önce uyuyakalıyor kanepede. Rüyasında, her pazar sabahı büyük bir
iştahla yediğimiz kreplerden yaptığını görmesini diliyorum. En azından
acemiliğini orada çıkarsın, bize daha fazla kıymasın istiyorum.
Pazar
sabahı, gazetelere gömülmüş halde buluyorum yine annemi. Farklı bir tazelik ve
zindelik var yüzünde, babamınkinin tam tersine. Burnundaki kahve telvelerinin
yerini bu kez cam kavanozdan çıkarıp yediği kurabiyelerin unu almış. Beni ve
kardeşimi görünce ayaklarını uzattığı puftan çekerek kollarını bize doğru
açıyor annem. “Gelin kuzucuklarım, öpmeye, sevmeye, koklamaya doyamadıklarım”
deyip gıdıklıyor bizi. Yerlerde yatıp yuvarlanıyoruz kıkırdaşarak. Güreşmeyi
andıran bu boğuşmacayı daha ziyade babamızla yaptığımızı hatırlıyorum o an.
Annem babamın alışkanlıklarının hakkını layığı ile verirken aynı performansı
babamdan pek göremiyoruz. Neyse ki izlediği on beşinci videodan sonra
kreplerimizi, az biraz yapabilmeyi başarıyor.
Az
sonra ıspanakları ıslatıp mutfaktan çıkıyor babam. Yıllarca vücudunun bir uzvu
haline gelen okuma koltuğunu boş bulur bulmaz çakılıyor
yerine. Sanki günlerdir oturmuyormuş gibi derin bir "oh" çekiyor.
Mutfakta ayakta durmaktan ağrıyan belini kırlentle destekliyor. Suda durmaktan
buruşmuş ellerine acıyarak bakıyor. Önlüğüne rağmen en sevdiği tişörte sıçrayan
yağ lekesine uzun uzun söyleniyor. Tam gazetesini okumaya başlayacakken annem
atılıyor: “Çocuklar, banyoyu size bugün babanız yaptıracak, arkasından
çiçekleri sulayacak, arkasından balkonları akıtacak, arkasından ödevlerinizi
kontrol edecek, arkasından formalarınızdaki sökükleri dikecek," arkasından,
önünden, sağından, solundan derken annemin talimatları bitmek
bilmiyor. O an babamın yüzü renkten renge giriyor. Sanki biraz
kızarıp bozarıyor. Söz verirken sanırım bu kadar zor olacağını
tahmin etmemişti. Babamı iki günde pert eden bu hal, aynı zamanda çalışan
bir kadın olan annemin yıllardır değişmeyen rutini hâlbuki.
Mesaj
alınıyor. O hafta sonunun ardından kadının görünmez emeği karşısında, saygıyla
eğiliyor babam. Evin sorumluluğunu daha çok alıyor. Annemin mesaisiz çabasını,
sınırsız sabrını, hissettirmeden yaptığı görünür görünmez her türlü işi daha
çok takdir ediyor. Biz çocuklarına iyi bir rol model olmak için elinden geleni yapıyor.
Hayatın hem yükünü hem de keyifli anlarını annemle daha çok paylaşıyor.
Paylaşmaya kıyamadığı tek şey okuma koltuğu. O yüzden daha güzelini annem için
de alıp kendi koltuğunun yanına koyuyor. Koltuklar odamızı biraz daraltsa da
gönlümüzü epeyce genişletiyor. Tıpkı annemle babam gibi omuz omuza, yan yana
duran bu iki koltuğa, boş buldukça kardeşimle ben de oturuyor, mutlu aile
olmanın sırlarını ağır ağır; satır satır okuyoruz birlikte.
Selam yıldız Hanım yıllar önce ev kadını ne iş yapıyor diye bir soru sorulmuş ve bir gün iş yapmayınca evin ne halde olduğu bir hafta yapmayınca ne hale geldiği anlatılmış. Yazınız kutluyorum. Eşim yemek hariç mutfakta bazı işleri üstlenir. Eldiveni eskimiş ona eldiven alayım diye düşünmekteyim. Sevgiler.
YanıtlaSilMerhaba Zehra Hanım😊. Gülümsettiniz beni bu içten yorumunuzla😊. Ben de eşinizi kutluyorum. Muhabbetiniz, dayanışmanız daim olsun. Sevgi ve selamlarımla 😍🤚
SilNe kadar tatlı ve güzel bir hikaye olmuş, kaleminize yüreğinize sağlık.Evi çekip çevirmekle uğraşan kadın çok büyük ve yeri doldurulmaz bir emek veriyor.Buna bir de iş hayatı eklenince çok daha ağır bir mesuliyet oluyor.Düşünceli eşler şüphesiz var ama çoğunluk bu hikayedeki gibi.O yüzden yer değiştirme işini gerçek hayatta tatbik edip empatiyi kuvvetlendirmek gerekiyor kesinlikle .
YanıtlaSilSevgili Vakt-i Dem, çok güzel özetlemişsin. Benim amacım da tam olarak buydu. Anahtar kelime empati. Selamlar 😊🤚
SilSahneler bir bir gözümün önünde canlandı ve baba ne zaman patlayacak diye bekledim vallahi😀 Ne kadar gerçek, farkındalık dolu ve bir o kadar da sıcacık bir hikaye.
YanıtlaSilEmeğine, kalemine, yüreğine sağlık sevgili Yıldız💫 Sevgiler🦋😍
😀😀Evet ramak kala bıraktık babanın yakasını 😀😀. Çok teşekkür bu güzel yorum için. İçimi ısıttı. En derin sevgi ve selamlarımla 🙏😍❤️
YanıtlaSilÇok güzel yazmışsın Yıldız. emeğine sağlık. Sıcacık, çok tatlı bir hikaye olmuş. Kadınların hayatımızda yeri çok büyük. Özellikle annelerimiz :) Yer değiştirme fikri bence farkındalık konusunda çok iyi olmuş :) bunun gerçekte yapılması da belki insanların gözlerini açmasına yardımcı olur :)
YanıtlaSilİnşallah Gamzeli Kız. Bu konuda biraz daha hassasiyet bekliyoruz biz kadınlar. Sevgiler selamlar 🤗🤚
SilCan 'ı düşünüyorum da, pöööh, pazartesi bana kalırdı bütün işler, o da benimle otururdu :/
YanıtlaSilNe tatlı bir öykü olmuş.
Güldürdün beni Handaaaaannn😂😂
SilHarika bir yazı olmuş, keyifle okudum. Her çift denemeli bunu. :)) Benim öyle yoğun işim yok gerçi, kendime de vakit ayırıyorum oldukça ama meşgul ve emeği görmezden gelinen insanlar adına üzülüyorum.
YanıtlaSilEvet gerçekten de emeğin çok büyük olup da çok görünmediği bir durumla karşı karşıya pek çok kadın Duygucuğum. Teşekkürler uğradığın için. Sevgiler selamlar 🤗🤚
Silay Yıldız okurken babam gözümün önüne geldi valla asla yapamaz değil yemek yapmak kahvaltı için peynirleri çıkarsa reçel dolapta kalır reçeli çıkarsa domates kesmez :) Ispanak yıkayacak he :)
YanıtlaSilAh ahhh bu erkekleri böyle kötürüm gibi yapan yine biz kadınlardan başkası değil ne yazık ki Sevimciğim 😇🙃🙃😀😀.
SilMerhabalar.
YanıtlaSilOkuma koltuğunu bir çırpıda nefes almadan okudum desem yeridir. Hem de büyük bir keyifle ve zevk alarak okudum. Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Anne ve babanın sadece hafta sonu için rollerini değiştirmesi sonucu babanın pert olduğunu görüyoruz. İşte öyle kadınlık kolay değil. Erkeklere ne var da!.. Ben bir erkek olarak kadınlarımızın görev ve sorumluluklarının ağırlığını bilen ve takdir eden bir insanım. Devamlı eşime her yerde yardımcı olmaya çalıştığım da anladım bunu. Kadın olmak kadar zor bir şey yoktur. Kadın erkek eşitliğinden bahsederken, asıl ayrıntıyı atlamışlar. Nerede kadın ve erkek eşitmiş? Kadının erkekten daha çok çalışıp, daha çok sorumluluk alması, bence bu eşitliği bozuyor. Kadın erkek eşit demeyelim de kadın erkekten üstün diyelim de olsun bitsin bu iş.
Selam ve saygılarımla.
Eş kıymeti bilenlerdensiniz Recep Bey. Kutlarım sizi🧿🧿👏👏. Keşke azınlık değil de çoğunluk sizin gibi olsa. Kadınlar pek çok mecrada adeta bir amazon savaşçısı gibi mücadele halinde. Oysa ki hayat müşterek öyle değil mi? Çok teşekkür ederim nazik ziyaretiniz ve içten yorumunuz için.😊🤚
SilBaşa gelmeyince erkekler pek anlayamıyor ev işlerinin zorlugunu ve yardımlaşmanin önemini maalesef :) güzel bir yazı olmuş tebrik ederim :)
YanıtlaSilBen teşekkür ederim Ahmet Bey. Başa biraz gelsin değil mi😊🤚
Silböyle bir şeye rastgelmedim ama olması çok mantıklı evet, çok komikti, tatlıydı, sonu ise iyi bitti :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Deepsi. Sevgiler 😍😊🤚
SilEvet Müfred, neyse ki geç de olsa farkına vardılar. Selamlar 😊🤚
YanıtlaSilGünümüz Türkiye'sinde kadın olmak gerçekten çok zor.. Anlayabilenler için anlamlı bir yazı olmuş Sibel Hanım, ellerinize sağlık:) Bizde bu tür tecrübeler pek olmuyor, çünkü biz yardım kelimesini pek sevmiyoruz, hayatı paylaştığımız gibi ev işlerini de (elimizden gelenleri) paylaşmayı tercih ediyoruz:) Tekrardan eşinize sağlık:)
YanıtlaSilSizi kutluyorum Sezgin Bey. Çok güzel bir noktaya değinmişsiniz. Eşine yardım "lütfen" eden, yaptıklarını da bir lütuf gibi sununların sayısı da epeyce fazla. Kaç jenerasyon sonra hayal ettiğimiz Türkiye'ye kavuşuruz hiç kestiremiyorum. Çok teşekkür ederim ziyaretiniz ve yorumunuz için için. Selamlar 😊🤚
SilBu yazıda olduğu gibi eşler iş bölümünü değişmese de belki erkekler kadının üzerine ne kadar çok vazife düştüğünü anlarlar. Kaleminize sağlık :)
YanıtlaSilİnşallah Işıncığım inşallah. Çokkkkk teşekkür ederim ziyaretin ve yorumun için. Sevgiler selamlar 😊🤚
SilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilÇok severek ve gülümseyerek okudum, keşke bu hikâyeden herkes payına düşeni alsa:) Teşekkürler..
YanıtlaSilBen teşekkür ederim Gülten. Sevgiler :))
SilBu yazın çok güzel olmuş Sibelciğim :) Keşke her çift bu rol değişimini ara ara yapsa uygulasa ..Kadın olmak anne olmak 24 saat süren bir mesai gibi..Ama bizim de kendimize zaman ayırmaya hakkımız var değil mi :)O nedenle hikayenin sonundaki yeni alına koltuk çok anlamlı :)
YanıtlaSilBu arada senin blogun teması falan mı değişti gözüme farklı geldi,çok iyi olmuş :)
Çok teşekkür ederim Sevilciğim. İnşallah bu konuda farkındalıklar artar. Evet blogun çehresi değişti. Yardım aldım. Çok güzel oldu değil mi? İlk fark eden sen oldun. Sevgilerimle :))
SilSıcacık bir aile hikayesi:))) Ne güzel yazmışsınız Sibel Hanım, kaleminize sağlık:))) Keşke iş bölümü daha çok olsa ve daha çok görünse yapılan fedakarlıklar:))) Kadın olmak zor ve bütün her şeyi kadının üzerine yüklemek çok yanlış geliyor. Böyle tatlılıklar olunca, empati yapınca hayat çok daha güzel oluyor bence:))) Gülümseyerek okuduğum yazılarınızdan biri daha:))) Bu arada bloğunuzun yeni teması çok güzel olmuş:)))
YanıtlaSil:)))))) Çok teşekkür ederim bu güzel yorum için. Temayı beğenmene de ayrıca memnun oldum. İyi pazarlar dilerim canı. Sevgi ve selamlarımla :))
Silteşekkürler
YanıtlaSilBen teşekkür ederim Sanem :))
SilAslında çok iyi fikir. Arada roller değismeli bence de ☺️
YanıtlaSilEvet evet Deryacığım 👍😍❤️💐💐
SilNe var ne yok ,yeni bir şey var mi diye buralara bir uğramıştım canım:) Öpüyorum:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim canım. Yeni yazım da eskidi biraz. Sömestr tatilinde, tembellikteyim. Sevgiler :))
SilSıcacık, güzel bir hikaye olmuş :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler Cem :))
Sil