MUHTEREM BEY II ÖYKÜ KİTABIMDAN GÜLMECE

30

SOLMAYAN ÜMİT ÖYKÜ KİTABI

Merhabalar,

Muhterem Bey’in akıbetini merak edenleri daha fazla bekletmemek adına öykümün ikinci ve son kısmını da paylaşıyorum. Kitabın içindeki diğer öyküleri de merak ettirmişsem ne mutlu bana.

MUHTEREM BEY (II)

    Saatler sonra eve geldiğimde embesil oğullarına masa kurmakla meşgul karım Zahide’den bir yorgunluk kahvesi yapmasını istiyorum. Salona geçip oturuyorum sonra. Karım da peşimden seğirtiyor. Biri kanepeye, diğeri koltuğa yayılmış oğullarım beni görünce toparlanıp pür dikkat incelemeye koyuluyorlar suratımı, analarının da takındığı aynı manasız, aynı şuursuz ifadeyle. Randevunun akıbetini merak ettikleri belli. 

        -Ne o lan, çok aradınız mı beni gönderdiğiniz doktoru?  diyorum gözlerimi onlara doğru belerterek. Büyük oğlan atılıyor hemen:

        -Çok methettiler Muhterem babacığım, alanının en iyisiymiş.

        -Hangi alanın acaba? Erkekten kadına daha güzel nasıl dönülür alanının mı?

        -Aaaaaaaaaaaa, gerçekten mi babacığım, sen yanılmış olmayasın sakın!

        -Niye yanılayım eşek sıpası, o kadar da bunamadım henüz.

        -Şifa olacaksa kişilerin özel hayatı ya da tercihleri bizi niye ilgilendirsin ki Muhterem baba, öyle değil mi?

        -Bilmiş bilmiş çemkirme babana! Şifa mı dağıtacak, şanzımanımı mı yoksa olmayan beynimi mi göreceğiz bakalım. Haftaya son şansı.

        -Ama Muhterem baba bu tür tedaviler uzun sürer, öyle orta yerde hemen bırakılmaz ki.

        -Bak hâlâ çemkiriyor. Benim değil sizin gitmeniz lazım tedaviye asıl, anladınız mı, kot kafalar…

        Bütün gece rüyamda Yarmagül’ün koltuktan dönme yatağının arasında tost kaşarı gibi ezildiğimi, tel tel eridiğimi görüyorum. Üzerime zebani gibi abanıp basbariton sesiyle “Seni iyileştireceğim, seni iyileştireceğiiiiiiiiim!” diye haykırdığını işitiyorum. Kan ter içinde uyandığımda yatakta karımın yüzüyle karşılaşıyor ve güzellik konusunda Yarmagül’ün hakkını yine de Yarmagül’e teslim etmem gerektiğine gönülsüzce de olsa kanaat getiriyorum. 

        Kâbus dolu bir haftadan sonra işte yine doktorumun muayenehanesindeyim. Bugün daha feminen, daha sevecen geliyor bana. Ya da gözüm alıştı bilemiyorum. Bir de konuşmasa tam olacak. Buna pek müsaade edeceğimi zannetmiyorum gerçi. Gafil anıma denk getirip kurabildiği tek cümle “İlaç nasıl geldi?” oluyor. Ben de uykusuzluk sorunumu çözdüğünü fakat gördüğüm kâbuslarla nasıl baş etmem gerektiği sorusunu, cevabını beklemeden sığıştırıveriyorum bir yerlere. Anlatacak yeni dertlerim var çünkü. “Vakit doldu” demeden hepsini aktarabilmeliyim!  

SOLMAYAN ÜMİT ÖYKÜ KİTABI

        İşte yine doldu bile zaman. Bir sonraki haftaya gelmeye tekrar ikna edilmiş olarak çıkıyorum ofisten. Anlatmayı planladığım her şeyi aktarabilmiş olmanın verdiği rahatlıkla yoluma devam ediyorum. “Acaba Zahide’nin uçuk kaçık fantezilerinin verdiği yılgınlıktan bahsetmesemiydim?” diye geçiriyorum içimden. Neyse doktorla hasta arasında sır olmamalı, diyerek kendimi rahatlatıyorum.

        Evde ilaçların da etkisinden olsa gerek süt dökmüş kedi gibiyim. Her şeye gülümsüyorum. Hafiflemiş, yıkanmış, arınmışım gibiyim. Sanki paralel evrene geçip orada huzur bulmuş bir halet-i ruhiyedeyim. Etrafımda olan biten her şeyi büyük bir olgunlukla karşılıyor, herkese büyük bir sevgi ve sabırla yaklaşıyorum. Evrene devamlı teşekkür ediyor, herkesi affediyorum, Berber Rüstem’i bile. Fakat gece kâbuslarım tamamen son bulmuş değil. En korkuncunu da son doktor randevumdan iki gün sonra görüyorum. Bu kâbusu doktoruma bir an önce anlatmak için yeni bir randevu daha alıyorum. İşte yine karşı karşıyayız. Başlıyorum anlatmaya:

        -Sevgili doktorum, kâbusumu anlatsam dudağınız uçuklar. Rüya bu ya sizinle olan son randevuma oğullarımla geliyorum. O randevuda benim büyük oğlumun kartaloz sevgilisinin siz olduğunu, sizin kız kardeşinizin de benim küçük oğlumla beraber olduğunu öğreniyorum. Hatta kız kardeşiniz bizlerin huzurunda oğluma evlenme teklif ediyor, Allah’ın izni peygamberin kavliyle küçük oğlumu kendisine, büyük oğlumu da ablasına yani size istediğini söylüyor, anlatabiliyor muyum? diyorum. “Olacak iş değil.” deyip başlıyorum ağzıma geleni söylemeye, nefessiz kalıncaya kadar saydırıyorum, yanaklarımdan, kulaklarımdan lavlar fışkırıyor adeta. O sırada büyük bir histeri krizine kapılıyorum. Beni yatıştırmak için hazırladığı iğneyi acımasızca saplıyor kaba etime Doktor Yarmagül. Göz bebeklerimin burnumun ucuna doğru kaydığını hissediyor ve bayılıyorum.        

    Uyandığımda hâlâ aynı yerdeyim. Doktorum başucumda. Tasarruflu kullandığı en müşfik edasıyla bana bakıyor ve konuşmak için gözleriyle izin istiyor. Ben de onaylayan bakışlarımla onu teşvik ediyorum:

        -Sevgili Muhterem Bey, gerçekle düşü, hayal gücünüzle de birleştirerek biraz karıştırdınız galiba, diyerek söze başlıyor.

        -Evet, o kartaloz, o Yarmagül, o detokslu, botokslu teyze benim, diyor. Sizden evvel oğlunuz benim hastamdı. Ona uyguladığım tedavi sırasında aramızda bir yakınlaşma oldu. İki senedir birlikteyiz. İş ciddileşince sıra geldi bunu size açıklamaya. Ama sağ olsun dedikoducu insanlar sayesinde bunu öğrenebileceğiniz en kötü şekilde öğrendiniz. 

        -Ne yani? dedim. Oğullarım tarafından tuzağa mı düşürüldüm? Beynimi domates püresi kıvamına getirip seratonin hormonumu tavan yaptırttıktan sonra mı bana bu gerçeği açıklayacaklarmış?

        -Bunu ben de onaylamadım ama bilgim dışında geliştiği için mani de olamadım. Bir gün hastam olarak karşıma geçip dert yanmaya başladınız. İsminizi daha önceden fark edip tedbir alamadığım için çok hayıflandım ama olan olmuştu artık. Siz anlattıkça olayların daha da sarpa saracağını anlayabiliyordum. İçine düştüğünüz durumu en kısa zamanda, size en az zarar verecek şekilde öğrenmeliydiniz. Fakat her zamanki aceleci tavırlarıyla oğullarınız size randevu verdiğim saatte kız kardeşimi de yanlarına alarak muayenehaneye geldiler. “Bunu psikiyatr eşliğinde yapamazsak nerde, ne zaman, nasıl yapacağız,” dediler ve her şeyi bir çırpıda anlatıverdiler. Siz tabi buna inanmak istemediniz. Bu durumu beyninize, gördüğünüz kötü kâbuslardan biri olarak kaydettiniz. Durum bundan ibaret.

Bu arada oğlunuzdan yedi yaş büyük olmak dışında herhangi bir çıkıntım yoktur. Ses kalınlığı annemden yadigâr genetik mirasımdır. Suratımdaki anlamsız ifade ve şişlik ise yakın zamanda geçirdiğim estetik ameliyatın nekahet döneminde olmamdandır.  Birkaç kilo fazlalık kadı kızında bile olur öyle değil mi Muhterem babacığım?

        O ana kadar hiç kimseyi, hiç bu kadar uzun süre dinlememiş olduğumu fark ettim. Duyduklarım kötünün iyisi gibi geldi. Bu fikre alışmam, gerçekle düşü, rüya ile kâbusu ayırmam için hâlâ biraz daha zamana ihtiyacım var sanırım, hatta biraz daha terapiye…

 

Etiketler: Solmayan Ümit Öykü Kitabı, Sibel Yıldız, Muhterem Bey 



Yorum Gönder

30 Yorumlar
  1. ha haa iyi oyun ama yaaa. ya demekki adam gerçeği kabus sanmış bir de :) adamı oyuna getirdiler hehehe :)

    YanıtlaSil
  2. Hahaha pek eğlenceli bir hikâyeymiş :)

    YanıtlaSil
  3. Teşekkür ederim Handanım 😇😍🌼🤚

    YanıtlaSil
  4. Öyküde çok ince nükteler var. Öykü tekniği adına hoşuma gitti. Olaylar beklenilmedik şekilde gerçekleşiyor. ''Muhterem Bey'' için çok teşekkürler Yıldız Hanım. Değerlendirmem: On numara, beş yıldız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çokkkkk teşekkür ederim Fatih Bey, sağolun 🙏. Selamlar 😊🤚

      Sil
  5. Harika bitti bu öykü... İyi oyun oynamışlar.Diğer öyküler için en kısa zamanda kitaba ulaşmaya çalışacağım. Kaleminize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok mutlu olurum, teşekkür ederim 🙏😊🤚

      Sil
  6. en kısa zamanda kitabı alacağım :) tam destekk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çokkkkk teşekkür ederim canım 🙏😊🌼🤚

      Sil
  7. Öyku tarzım degıl genelde ama sevdım cumleleri :*

    YanıtlaSil
  8. Ama yazıık! Muhterem Beye...

    YanıtlaSil
  9. Evet öyle Müfred. Öykü ile ilgili ilk tahmininde yanılmadın, selamlar 😊🤚🌼

    YanıtlaSil
  10. Elinize sağlık. Öyküde güldürü türü, kolay değil, siz en zorundan başlamışsınız. Tebrikler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çokkkkk teşekkür ederim. Kitapta 17 öykünün üç tanesi biraz daha gülmece tarzında. Beğenmenize sevindim 😊🤚

      Sil
  11. Muhterem beye iyi dümen kurmuşlar.

    YanıtlaSil
  12. Çok güzel bir hikaye olmuş. Emeğinize sağlık. Kitabınızıda yakın bir zaman da almayı çok isterim.
    Demek ki dinlemek çok önemliymiş.😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çokkkkk teşekkür ederim 🙏😊🌷🤚

      Sil
  13. Malum virüs sersemliğini henüz atamadan, perestroyka glasnost vari açılım biz çalışan tayfaya hiç iyi gelmedi. İki ay yattık ya, çok büyük intikam aldı patron milleti. Sonra vakitsizlik baş gösterdi. Hiç bir işe güce, özelimize yetişemez duruma düşüverdik.

    Kitabınızı merak ettiğim şu günlerde hikayenizin ilk bölümünü geçen hafta vakit yaratıp okumuş, tek bir kelam edememiş, hele dur dert etme ikinci bölüme yazar çizer Yıldız hanımın gönlünü alırsın demiştim.

    Bugün ikinci bölümü bitirdikten sonra Yıldız hanım, şöyle bir arkama yaslandım. Hoş dedim ya hu, çok hoş olmuş. Serin, laf kalabalığından uzak, diyaloglar ve benzetmeler keyifli, akıcı bir dil, düşündüren çok maksatlı harika bir kara komik hikaye ortaya çıkıvermiş.

    Kutlarım. Ellerinize sağlık. Şimdi kitabınıza olan merakım bir kat daha arttı desem eksik kalmaz. Zira, karakteri, güçlü bir kişiliği ve dahi yapılı kaslı bünyesi ile epey antrenmanlardan sonra okur ile buluşan "akıp giden" yukarıdaki hikayenin devamı olacak hikayeler var diye düşüyorum kıymetli kitabınızda.

    YanıtlaSil
  14. Çokkkkk teşekkür ederim Taner Bey. Sağolun. Beğenmenize sevindim. Öykü yazan, çizen, okuyan biri olarak kitabın tamamını okumanızı ve kritik etmenizi isterim gerçekten. Umarım iş yoğunluğunuz arasında fırsat yakalayabilirsiniz.

    Birgün sizin kitabınızı da konuşmak, tartışmak dileğiyle 🙏☺️🤚

    YanıtlaSil
  15. Çok akıcı bir yazım dilin var umarım daha kitapların devamı gelir 😍

    YanıtlaSil
  16. Çokkkkk teşekkür ederim canım 🙏😍🌼

    YanıtlaSil
Yorum Gönder
Üst