Muhterem Bey’in akıbetini merak edenleri daha fazla bekletmemek adına öykümün ikinci ve son kısmını da paylaşıyorum. Kitabın içindeki diğer öyküleri de merak ettirmişsem ne mutlu bana.
MUHTEREM BEY (II)
Saatler sonra eve geldiğimde embesil
oğullarına masa kurmakla meşgul karım Zahide’den bir yorgunluk kahvesi
yapmasını istiyorum. Salona geçip oturuyorum sonra. Karım da peşimden
seğirtiyor. Biri kanepeye, diğeri koltuğa yayılmış oğullarım beni görünce
toparlanıp pür dikkat incelemeye koyuluyorlar suratımı, analarının da takındığı
aynı manasız, aynı şuursuz ifadeyle. Randevunun akıbetini merak ettikleri
belli.
-Ne
o lan, çok aradınız mı beni gönderdiğiniz doktoru? diyorum gözlerimi onlara doğru belerterek.
Büyük oğlan atılıyor hemen:
-Çok
methettiler Muhterem babacığım, alanının en iyisiymiş.
-Hangi alanın acaba? Erkekten kadına daha
güzel nasıl dönülür alanının mı?
-Aaaaaaaaaaaa,
gerçekten mi babacığım, sen yanılmış olmayasın sakın!
-Niye
yanılayım eşek sıpası, o kadar da bunamadım henüz.
-Şifa
olacaksa kişilerin özel hayatı ya da tercihleri bizi niye ilgilendirsin ki
Muhterem baba, öyle değil mi?
-Bilmiş
bilmiş çemkirme babana! Şifa mı dağıtacak, şanzımanımı mı yoksa olmayan beynimi
mi göreceğiz bakalım. Haftaya son şansı.
-Ama
Muhterem baba bu tür tedaviler uzun sürer, öyle orta yerde hemen bırakılmaz ki.
-Bak
hâlâ çemkiriyor. Benim değil sizin gitmeniz lazım tedaviye asıl, anladınız mı,
kot kafalar…
Bütün
gece rüyamda Yarmagül’ün koltuktan dönme yatağının arasında tost kaşarı gibi
ezildiğimi, tel tel eridiğimi görüyorum. Üzerime zebani gibi abanıp basbariton
sesiyle “Seni iyileştireceğim, seni iyileştireceğiiiiiiiiim!” diye haykırdığını
işitiyorum. Kan ter içinde uyandığımda yatakta karımın yüzüyle karşılaşıyor ve
güzellik konusunda Yarmagül’ün hakkını yine de Yarmagül’e teslim etmem
gerektiğine gönülsüzce de olsa kanaat getiriyorum.
Kâbus dolu bir haftadan sonra işte yine doktorumun muayenehanesindeyim. Bugün daha feminen, daha sevecen geliyor bana. Ya da gözüm alıştı bilemiyorum. Bir de konuşmasa tam olacak. Buna pek müsaade edeceğimi zannetmiyorum gerçi. Gafil anıma denk getirip kurabildiği tek cümle “İlaç nasıl geldi?” oluyor. Ben de uykusuzluk sorunumu çözdüğünü fakat gördüğüm kâbuslarla nasıl baş etmem gerektiği sorusunu, cevabını beklemeden sığıştırıveriyorum bir yerlere. Anlatacak yeni dertlerim var çünkü. “Vakit doldu” demeden hepsini aktarabilmeliyim!
İşte
yine doldu bile zaman. Bir sonraki haftaya gelmeye tekrar ikna edilmiş olarak
çıkıyorum ofisten. Anlatmayı planladığım her şeyi aktarabilmiş olmanın verdiği
rahatlıkla yoluma devam ediyorum. “Acaba Zahide’nin uçuk kaçık fantezilerinin
verdiği yılgınlıktan bahsetmesemiydim?” diye geçiriyorum içimden. Neyse
doktorla hasta arasında sır olmamalı, diyerek kendimi rahatlatıyorum.
Evde
ilaçların da etkisinden olsa gerek süt dökmüş kedi gibiyim. Her şeye
gülümsüyorum. Hafiflemiş, yıkanmış, arınmışım gibiyim. Sanki paralel evrene
geçip orada huzur bulmuş bir halet-i ruhiyedeyim. Etrafımda olan biten her şeyi
büyük bir olgunlukla karşılıyor, herkese büyük bir sevgi ve sabırla
yaklaşıyorum. Evrene devamlı teşekkür ediyor, herkesi affediyorum, Berber
Rüstem’i bile. Fakat gece kâbuslarım tamamen son bulmuş değil. En korkuncunu da
son doktor randevumdan iki gün sonra görüyorum. Bu kâbusu doktoruma bir an önce anlatmak
için yeni bir randevu daha alıyorum. İşte yine karşı karşıyayız. Başlıyorum
anlatmaya:
-Sevgili doktorum, kâbusumu anlatsam dudağınız uçuklar. Rüya bu ya sizinle olan son randevuma oğullarımla geliyorum. O randevuda benim büyük oğlumun kartaloz sevgilisinin siz olduğunu, sizin kız kardeşinizin de benim küçük oğlumla beraber olduğunu öğreniyorum. Hatta kız kardeşiniz bizlerin huzurunda oğluma evlenme teklif ediyor, Allah’ın izni peygamberin kavliyle küçük oğlumu kendisine, büyük oğlumu da ablasına yani size istediğini söylüyor, anlatabiliyor muyum? diyorum. “Olacak iş değil.” deyip başlıyorum ağzıma geleni söylemeye, nefessiz kalıncaya kadar saydırıyorum, yanaklarımdan, kulaklarımdan lavlar fışkırıyor adeta. O sırada büyük bir histeri krizine kapılıyorum. Beni yatıştırmak için hazırladığı iğneyi acımasızca saplıyor kaba etime Doktor Yarmagül. Göz bebeklerimin burnumun ucuna doğru kaydığını hissediyor ve bayılıyorum.
Uyandığımda hâlâ aynı yerdeyim. Doktorum başucumda. Tasarruflu kullandığı en müşfik edasıyla bana bakıyor ve konuşmak için gözleriyle izin istiyor. Ben de onaylayan bakışlarımla onu teşvik ediyorum:
-Sevgili
Muhterem Bey, gerçekle düşü, hayal gücünüzle de birleştirerek biraz
karıştırdınız galiba, diyerek söze başlıyor.
-Evet, o kartaloz, o Yarmagül, o
detokslu, botokslu teyze benim, diyor. Sizden evvel oğlunuz benim hastamdı. Ona
uyguladığım tedavi sırasında aramızda bir yakınlaşma oldu. İki senedir
birlikteyiz. İş ciddileşince sıra geldi bunu size açıklamaya. Ama sağ olsun
dedikoducu insanlar sayesinde bunu öğrenebileceğiniz en kötü şekilde
öğrendiniz.
-Ne
yani? dedim. Oğullarım tarafından tuzağa mı düşürüldüm? Beynimi domates püresi
kıvamına getirip seratonin hormonumu tavan yaptırttıktan sonra mı bana bu
gerçeği açıklayacaklarmış?
-Bunu
ben de onaylamadım ama bilgim dışında geliştiği için mani de olamadım. Bir gün
hastam olarak karşıma geçip dert yanmaya başladınız. İsminizi daha önceden fark
edip tedbir alamadığım için çok hayıflandım ama olan olmuştu artık. Siz
anlattıkça olayların daha da sarpa saracağını anlayabiliyordum. İçine
düştüğünüz durumu en kısa zamanda, size en az zarar verecek şekilde
öğrenmeliydiniz. Fakat her zamanki aceleci tavırlarıyla oğullarınız size randevu verdiğim saatte kız kardeşimi de yanlarına alarak
muayenehaneye geldiler. “Bunu psikiyatr eşliğinde yapamazsak nerde, ne zaman,
nasıl yapacağız,” dediler ve her şeyi bir çırpıda anlatıverdiler. Siz tabi buna
inanmak istemediniz. Bu durumu beyninize, gördüğünüz kötü kâbuslardan biri
olarak kaydettiniz. Durum bundan ibaret.
Bu arada oğlunuzdan
yedi yaş büyük olmak dışında herhangi bir çıkıntım yoktur. Ses kalınlığı annemden
yadigâr genetik mirasımdır. Suratımdaki anlamsız ifade ve şişlik ise yakın
zamanda geçirdiğim estetik ameliyatın nekahet döneminde olmamdandır. Birkaç kilo fazlalık kadı kızında bile olur
öyle değil mi Muhterem babacığım?
O
ana kadar hiç kimseyi, hiç bu kadar uzun süre dinlememiş olduğumu fark ettim.
Duyduklarım kötünün iyisi gibi geldi. Bu fikre alışmam, gerçekle düşü, rüya ile
kâbusu ayırmam için hâlâ biraz daha zamana ihtiyacım var sanırım, hatta biraz
daha terapiye…
ha haa iyi oyun ama yaaa. ya demekki adam gerçeği kabus sanmış bir de :) adamı oyuna getirdiler hehehe :)
YanıtlaSilEvet öyle oldu Deep, 😊😍🌷🤚
SilHahaha pek eğlenceli bir hikâyeymiş :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Handanım 😇😍🌼🤚
YanıtlaSilÖyküde çok ince nükteler var. Öykü tekniği adına hoşuma gitti. Olaylar beklenilmedik şekilde gerçekleşiyor. ''Muhterem Bey'' için çok teşekkürler Yıldız Hanım. Değerlendirmem: On numara, beş yıldız.
YanıtlaSilÇokkkkk teşekkür ederim Fatih Bey, sağolun 🙏. Selamlar 😊🤚
SilHarika bitti bu öykü... İyi oyun oynamışlar.Diğer öyküler için en kısa zamanda kitaba ulaşmaya çalışacağım. Kaleminize sağlık:)
YanıtlaSilÇok mutlu olurum, teşekkür ederim 🙏😊🤚
Sil:D :D :D
YanıtlaSil😊😊🌼🤚
Sil😊😊🌼🌼🤚🤚
Silen kısa zamanda kitabı alacağım :) tam destekk
YanıtlaSilÇokkkkk teşekkür ederim canım 🙏😊🌼🤚
SilÖyku tarzım degıl genelde ama sevdım cumleleri :*
YanıtlaSilTeşekkür ederim 😊🤚🌼
SilAma yazıık! Muhterem Beye...
YanıtlaSil😊😊😇😇🙃🙃🌼🌼🤚
SilEvet öyle Müfred. Öykü ile ilgili ilk tahmininde yanılmadın, selamlar 😊🤚🌼
YanıtlaSilElinize sağlık. Öyküde güldürü türü, kolay değil, siz en zorundan başlamışsınız. Tebrikler:)
YanıtlaSilÇokkkkk teşekkür ederim. Kitapta 17 öykünün üç tanesi biraz daha gülmece tarzında. Beğenmenize sevindim 😊🤚
SilBak sen işe :)
YanıtlaSil😇🙃😊🤚
SilMuhterem beye iyi dümen kurmuşlar.
YanıtlaSilÖyle oldu 😇😇😊🤚
SilÇok güzel bir hikaye olmuş. Emeğinize sağlık. Kitabınızıda yakın bir zaman da almayı çok isterim.
YanıtlaSilDemek ki dinlemek çok önemliymiş.😊
Çokkkkk teşekkür ederim 🙏😊🌷🤚
SilMalum virüs sersemliğini henüz atamadan, perestroyka glasnost vari açılım biz çalışan tayfaya hiç iyi gelmedi. İki ay yattık ya, çok büyük intikam aldı patron milleti. Sonra vakitsizlik baş gösterdi. Hiç bir işe güce, özelimize yetişemez duruma düşüverdik.
YanıtlaSilKitabınızı merak ettiğim şu günlerde hikayenizin ilk bölümünü geçen hafta vakit yaratıp okumuş, tek bir kelam edememiş, hele dur dert etme ikinci bölüme yazar çizer Yıldız hanımın gönlünü alırsın demiştim.
Bugün ikinci bölümü bitirdikten sonra Yıldız hanım, şöyle bir arkama yaslandım. Hoş dedim ya hu, çok hoş olmuş. Serin, laf kalabalığından uzak, diyaloglar ve benzetmeler keyifli, akıcı bir dil, düşündüren çok maksatlı harika bir kara komik hikaye ortaya çıkıvermiş.
Kutlarım. Ellerinize sağlık. Şimdi kitabınıza olan merakım bir kat daha arttı desem eksik kalmaz. Zira, karakteri, güçlü bir kişiliği ve dahi yapılı kaslı bünyesi ile epey antrenmanlardan sonra okur ile buluşan "akıp giden" yukarıdaki hikayenin devamı olacak hikayeler var diye düşüyorum kıymetli kitabınızda.
Çokkkkk teşekkür ederim Taner Bey. Sağolun. Beğenmenize sevindim. Öykü yazan, çizen, okuyan biri olarak kitabın tamamını okumanızı ve kritik etmenizi isterim gerçekten. Umarım iş yoğunluğunuz arasında fırsat yakalayabilirsiniz.
YanıtlaSilBirgün sizin kitabınızı da konuşmak, tartışmak dileğiyle 🙏☺️🤚
Çok akıcı bir yazım dilin var umarım daha kitapların devamı gelir 😍
YanıtlaSilÇokkkkk teşekkür ederim canım 🙏😍🌼
YanıtlaSil