Merhabalar,
Süregelen orman yangınlarının on ikinci günündeyiz. Yanan ağaçlar, evler, canlarla birlikte biz de yandık kavrulduk. Yağan yağmurların getirdiği moralle sizlere yeniden merhaba demek istedim. İlerleyen süreçlerde vakit bulabilirsem eğer yanan ormanlık alanlarla ilgili, bir başka deyişle ekosistemin kendini yenileme kapasitesi ve süreci ile ilgili bir yazı hazırlamak istiyorum. Umarım en kısa zamanda tüm yangınlar tamamen söndürülür ve güzel ülkemize kül yerine gül yağar.
Meşguliyetler açısından dolu dolu bir Ağustos ayı geçiriyorum. O yüzden bu paylaşımımda bloga özel olmasa da Anne Bebek Dergisi'nin Ağustos sayısına ihazırladığım 'Çocukluğum' adlı içerikle sizleri çocukluk duygularınıza geri götürmek istiyorum. Umarım başarılı olurum. Yıldızlı sevgilerimle :)
ÇOCUKLUĞUM
Canım annem, canım babam; en sevdiklerim, mukaddes bildiklerim, muhteşem kahramanlarım benim... Belli bir yaşa kadar annem; cengâver Zeyna’ydı gözümde, babam ise Süpermen. Doğduğumdan beri benim için savaşan iki yenilmez güçtü onlar. Bazen güçler çatışması olsa da bir orta yol bulunur ve o yolun göbeğinde, hayatın merkezinde hep ben olurdum. İkiz kardeşlerimle tahtımı paylaşıncaya kadar halimden çok memnundum. Benden biraz rol çalsalar da merkezimden fazla kaymadım. Ne de olsa ilk göz ağrısıydım.
Hal böyleyken günler, aylar geçiyor, doğaüstü güçleri olan kahramanlarımın gözetiminde yavaş yavaş büyüyordum. Fakat ben yavaş değil hızlı, çok daha hızlı büyümek istiyordum. Odamın duvarındaki zürafa figürlü cetvele sırtımı yapıştırıyor, birkaç günde bir anneme boyumu ölçtürüyordum. Annem, attığımız çentiklerin yerini mikron düzeyinde değiştirirken epeyce zorlanıyordu. Bu aceleciliğimi anlayamıyor bana hep ‘yaşımın tadını çıkarmam gerektiğini, bir daha çocuk olamayacağımı’ söylüyordu. Oysa ben bir an önce yetişkin olmak, onların sahip olduğu her şeye, her hakka sahip olmak istiyordum. Büyümek; özgürleşmek demekti benim için, güç demekti, kendi kararlarımı almak, kurallar silsilesinden kurtulmak demekti. Fakat öyle özenilesi bir şey olmadığını geç de olsa anladım. Çünkü ben büyüdükçe büyü bozulmaya, sihirli değneğimin ucundaki tılsım yavaş yavaş kaybolmaya, her geçen yılla birlikte pek çok şey, rengini, ahengini yitirmeye başladı. Öyle bir an geldi ki ortada ne Zeyna kaldı, ne Süpermen. Ne şato, ne uçan halı, ne Kaf Dağı, ne de Alaattin’in Sihirli Lambası… Meğer büyümek daha çok sorumluluk almak, zamanla yarışmak, devamlı koşturmak demekmiş. Asıl eğlence dileklerimin mütemadiyen gerçekleştiği, tatlı afacanlıklarıma herkesin sabır gösterdiği o coşku dolu günlerimdeymiş.
‘Hayalperest bir çocuk olarak büyümek için bu kadar acele etmeseydim’ diye düşündüğüm çok oldu sonradan. Sürüp gitseydi çocukluğum, yaşadığım bu eşsiz serüveni uzatabildiğim kadar uzatabilseydim keşke. Biraz daha geç uyansaydım hayatın siyah beyaz gerçeklerine. Muazzam bir şölenin tam ortasında olduğumu içindeyken fark edebilseydim.
Sihirli kürem başucumda, dönüp dursaydı müzik eşliğinde ve ona her dokunduğumda gerçekle düşü harmanlayıp başka bir macerada bulsaydım kendimi. Pamuk şekerinden yapılmış pembe, beyaz bulutların üzerinde uçmaya devam etseydim, arada ısırıklar alarak. Diyar diyar dolaşsaydım Zümrüd’ü-Anka Kuş’un kanadında. Ahşap salıncağın rüzgârıyla havalansaydım göklere, içimde binlerce kelebek uçuşsaydı o an ve dağın zirvesine değseydi ayaklarım. Çikolata çeşmesine ağzımı dayayıp kana kana içseydim. Hiç durmadan oynasaydım parklarda, bahçelerde. Öyle tatlı gelseydi ki oyun, dizimin kanadığını eve gidince anlasaydım. Uçurtmam elma ağacına takılsaydı, tırmanıp kurtarsaydım hemen. Kumdan kalemi alıp götürmeye hiçbir dalganın gücü yetmeseydi. Sonra kurabiye kokulu evime koşsaydım çişim geldi diye. Annem arkamdan ‘terini değişelim öyle çık’ evladım diye seslenseydi. Küçülen kıyafetlerimi kardeşlerimin üzerinde görünce şöyle bir baksaydım ve “bana daha çok yakışıyorlardı” diye geçirseydim içimden. Bayramlıklarım başucumda dursaydı arada uyanıp kontrol etseydim yerindeler mi diye? Çekmecemde, dolabımda, kalem kutumda ailemden gelen sevgi mesajları bulsaydım. Rüyalarımı anlatsaydım uzun uzun; dinozor ormanından kaçışımı, yedi kollu canavara kafa tutuşumu, uzay gemisini sürüşümü, kötü adamları yenişimi, görünmez oluşumu, balık gibi yüzüşümü bir kahvaltı masasında hep birlikte hayra yorsaydık. Bazen de sussaydık uzun uzun, gözlerimiz koşsaydı kelimelerin yetemediklerine, pırıltılarıyla onlar tamamlasaydı cümlelerimizi, nağmelerimizi. Milyon, milyon kez okşansaydı başım, tutulsaydı elim, koklansaydı gıdım. Uyumasaydım annem yanımda daha çok dursun diye. Sobelenmeseydim babama, oyun biraz daha sürsün diye. Sivrisinek ısırığına mahsusçuktan ağlasaydım daha çok sevilmek için. Şarkılar söyleseydim güftesi ve bestesi bana ait, beğenmeseler de alkışlasalardı. Oyunlar kurup roller dağıtsaydım herkese. Esas kız/esas oğlan hep ben olsaydım. Şeker yemek için kolonyayı misafirlere hep ben tutsaydım. Çilekli dondurmam eriseydi sarı saçlı güneşin altında, çenemden beyaz kıyafetime doğru aksaydı şıpır şıpır. Kirlenenlere, kırılanlara, dökülüp saçılanlara kızmayan bir annem olduğu için şükretseydim her gece. Simitçi abi en taze, en susamlı simiti bana seçseydi. Onunla birlikte çınlatsaydım sesimi sokakta: “Simitçi geldiii, simitçiiiiii” diye. Duş alınca uyuyup kalsaydım kanepede. Bir çift el başımı okşasaydı ben uyurken öpüp koklasaydı yanaklarımı. “Sen benim bu hayattaki en güzel armağanımsın” deseydi. Yatar yatmaz uyumanın, renkli hayaller kurmanın, kin tutmamanın, küs durmamanın lütfunu hatırlatabilseydim yaş alanlara. Sevmeyi sevilmeyi öğretseydim sevgiyi hiç tatmayanlara, daha sıkı sarılsaydım özellikle onlara.
Camın önünde bekleseydim bizimkileri.
Annemi kırmızı fularından, babamı aynı renkteki kravatından tanısaydım.
Birbirleriyle uyumlarını kıskansaydım biraz. Koşup kapıyı ilk ben açsaydım.
Kardeşlerim bezli popoları, paytak adımlarıyla seğirtselerdi arkamdan. İlk önce
ben atlasaydım boyunlarına, sarılsaydım uzun uzun, şımarsaydım hatta. Sonra
zembereği boşalmışçasına anlatsaydım koca günden kalanları. Sıralasaydım
ikizlerin haylazlıklarını…
Akşam yemeğinden sonra oturtsaydım dizlerine, kırmızı deri kaplı, defteri açıp bir şiir okusalardı bana, tatlı tatlı. ‘Bu sadece bir şiir değil bir nasihat, bir vasiyet’ deselerdi. Dökülseydi dillerinden baba yadigârı dizeler hoş bir musiki eşliğinde ve ben onları bir solukta ezberleseydim, bir gün çocuğumu dizime oturtup ona okumak ve ne kadar şanslı olduğumu sonsuza dek hatırlamak için…
İlk adımım, ilk kahkaham, ilk beşiğim,
Biberonum, battaniyem, ilk dişim,
Ucu sökük, teki kayıp, çift ponponlu
patiğim,
Kenarları kıvrık kıvrık
çizgili, kareli defterlerim,
En büyük problemim ergenlik sivilcelerim
Havada hala asılı duran, mavi şeritli
siyah kepim
Neredesiniz şimdi? Toplanıp gelin
hemen,
Sizi anlatacağım çocuğuma, biraz öğüt
vereceğim ona
Çocukluk, altın çağıdır ömrün, diyeceğim
Sev sevil, oyna gül, tadını çıkar vakit
varken
Tekrar ben de yaşasam her bir yılı sayıp
seksen
Nasihatim odur ki zaman büyük hazine,
alelade geçmesin.
Seni olgunlaştırırken değerinden
eksilmesin.
Aklın ile bedeninden daha çok büyüyen
kalbin olsun.
İçindeki çocuk mu, işte o hep orda dursun.
Çocukken hep büyümek isteyen insan büyünce de çocukluğuna dönmek ister. Bunu çok güzel anlatmışsın. Eski günleri bir kez daha hatırladık. Emeğine sağlık Sibelcim. 😊😊
YanıtlaSilTeşekkür ederim Duygucuğum :))
SilKaleminize sağlık. Çocukluk uzak bir düş. Sevgiler.
YanıtlaSilTeşekkür ederim sevgili Zehra Hanım :))
SilAh Yıldız, büyümemiz çooook uzun sürseydi keşke.. Ne güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler <3
YanıtlaSilBen teşekkür ederim okudğun için Moentos :))
SilSevgiler :))
Beautiful blog
YanıtlaSilPlease read my post
YanıtlaSilPlease read my post
YanıtlaSilI read. It was very nice. Bye :))
Silİçimizde ki çocuk hep daim olsun.
YanıtlaSilNe hoş bir hikaye olmuş.Son fasılları bilhassa daha çok sevdim.
Ne garip bir döngü.Çocuklar büyümeye, yetişkinler çocukluğa özlem dolu hep.
Evet öyle garip bir durum var🙈😇🙃. Teşekkür ederim ziyaret ve yorum için 😊🤚
YanıtlaSilayy yaaa çocukluk öyle tatlı ki ondan büyümek istemiyoz tabi, büyükler dünyası korkunç yaa :)
YanıtlaSilAhhh ahhh Deepsi 😇🙃😍🤚
SilYazınız, ahh çocukluğum dedirtti bana. Bu güzel yazı için çok teşekkür ederim Yıldız Hanım.:)
YanıtlaSilBen teşekkür ederim Fatih Bey. Çocukluğumuzu yad etmiş olduk galiba:))
SilGün geldiğinde çocuklarımıza bizde birer Zeyna, Süperman olmaya çalışıyoruz, olmak zorundayız (mutlulukla) ☺️ Keşke çocuk kalsaydık... Ama değerini bilen için hey yaş güzel aslında değil mi? 😄 Kaleminize sağlık, harika bir yazı olmuş 🙏☺️
YanıtlaSilÇok doğru söylüyorsunuz; her yaş güzel aslında. Anda kalıp her çağın, her yaşın hakkını doya doya vermek gerek.
SilÇok hayal kuran bir çocuktum hala da öyle.Gözlerimi kapatıp imgeleme yoluyla nerelere nerelere giderim :)
YanıtlaSilOrman yangınları da yaktı içimizi ve hala bitmedi ne yazık ki :(
En son yazıma yaptığın yoruma biraz geç cevap verdim ama şehir dışındaydım ve ancak döndüm.Kusuruma bakma lütfen :) Sevgi ve saygılarımla :)
Estağfurullah canımmm, kusur olur mu hiç😍. Yaz dönemi pek çoğumuz aynıyız. Benden de sevgiler selamlar 😍😊🤚🤗
SilSelam uzun zamandır buralarda yoktum yeni bir blogla geri döndüm sizi takipteyim. Rica etsem sizde destek amaçlı bloguma uğrayıp takip eder misiniz ?
YanıtlaSilBayıldım yazıya, çok güzel bir yazı. İçimdekiler, hissettiklerim, istedikleri... Hepsi yazıya dökülmüş ve çok güzel anlatmışsınız:))) Hepimiz büyümek istiyorduk, büyüyünce o sihrin kaybolduğunu anlamaya başlıyoruz ve yapacak hiçbir şey kalmıyor sanki. Çocukluk çok güzel ve bitmeyen bir dünya. Çocukluğuma alıp götürdünüz beni:))) Kaleminize sağlık:)))
YanıtlaSilFabulous blog
YanıtlaSilThanks 😊🤚
SilÇocukluğumu özlüyor muyum bilmiyorum. Sadece babaannemi özledim. Yangınlar hepimizi çok ama çok üzdü 😞
YanıtlaSilBabaanneciğin hayatta ise sağlık, sıhhat diliyorum Deryacığım 🙏❤️
SilBüyüdükçe insan gerçeklerin acısıyla karşılaşıyor, keşke hep çocukluğun masum duygularıyla kalsaydık.
YanıtlaSilBiraz öyle oluyor sanki Esra. Şarkıdaki gibi "Masum değiliz hiç birimiz..."
SilÇocuk tertemiz bir sayfa gibi o yüzden sanırım büyükler çocuk olmak istiyor, tüm anıları unutarak yeni bir başlangıç arzuluyor. Çocuklarda büyümenin bedelleri ve günahlarından habersiz aynı masumiyetle sadece güç potansiyeli için büyümek istiyorlar. Ne garip değil mi? Güç ve hırsları için insan masumiyetini, duygularını, kaybediyor halbuki gücün de yaşlılık ile birlikte gittiğini hatırlasaydı ne de farklı olurdu hayat. Kaleminize, emeğinize sağlık.
YanıtlaSilYazılanların güzel bir özeti gibi olmuş bu yorum. Çok teşekkür ederim bu güzel katkı için. Selamlarımla😊🤚
SilEvet belki bu kadar herşeye ulaşamıyorduk ama daha sade ve temiz bir çocukluk yaşadık en azından şimdikiler şanslı mı şansız mı bilmiyorum tartışmak lazım ağaçlar sel baskınları hepsi için ççok üzüldüm. Elimden gelen desteği de yaptım ama ülkemize ve çocuklarımıza daha çok sahip çıkalım yoksa hepsi dönülmez bir yere doğru gidiyor.
YanıtlaSilZiyaret ve yorum için çok teşekkür ederim 😊🤚
SilMerhaba... Ah ah yanan ormanlarla birlikte içim de kavruldu. O üç tekerlekli kırmızı bisiklete bindirerek çocukluğuma götürdü beni ...
YanıtlaSilİlk ziyaretiniz. Teşekkür ederim. Takibe aldım 😊🤚
SilMerhabalar.
YanıtlaSilÖzlemlerinizle süsleyerek ne güzel anlatmışsınız çocukluğunuzu. İnsanın en çok kalmak istediği duraklardan biridir, çocukluk dönemimiz. Bu durağın otobüsü hiç gelmesin, ben sabırla beklerim dediğimiz çocukluğumuz, bir kuş gibi avuçlarımızın arasından pır diye uçup gittiğini hiç fark etmiyoruz bile. Hiç bitmesin isterken, bir de bakıyorsunuz ki, 67 yaşına gelmişsiniz. Üzerinden altmış yıldan fazla bir zaman geçmiş çocukluğumuzun her güzel anlarını özlemle hatırlarız. Herkes çocuk kalabilmek için neler feda etmez değil mi? Bu kadar çocuk olduktan sonra, yaşlılığı hiç düşünmek istemiyorum. Rahmetli babam hep "yaşlılık kapıya konacak bir meslek değil." derdi.
Bu güzel ve keyifli paylaşımla bizleri çocukluğumuza götürdüğünüz için çok teşekkür eder; kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Selam ve saygılarımla.
Ben de bu güzel yorumunuz, değerli katkınız için çok teşekkür ederim Recep Bey. Babanız ne güzel söylemiş. Ruhu şad olsun, mekanı cennet olsun inşallah 🙏. Selamlarımla 🤚
SilTeşekkür ederim. Sağolun.
SilÇocukluğumu hatırlardım ah keşke o günler birdaha gelse ne güzel olurdu.
YanıtlaSilKeşke, keşke...🙏 Teşekkür ederim ziyaret ve yorum için. 😊🤚
SilKaleminize sağlık. Çocukluk uzak bir düş. Sevgiler.
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorum ve ziyaret için 😊🤚
SilYazın çok etkileyici olmuş. Bu arada blogunu yeni keşfettim :) benimkine de beklerim
YanıtlaSilDuygublog
Çokkkkk teşekkür ederim. Takibe aldım 😊🤚
SilDinazor ormanından kaçışımı :) İşte bu yüzden çok güzel çocukluk.
YanıtlaSil👍😊🤚
Sil