ŞİFACININ KALBİ KİTABI

Merhaba Arkadaşlar,

Bugün aranıza, birçoğunuzun severek takip ettiği sevgili blogdaşım Duygu Emanet’in kitabıyla geldim. "Şifacının Kalbi" adlı bu eser “Kitap Müptelası” yayınlarından çıkmış.

Duygu kardeşimi öncelikle kutluyorum. Zira, blog ortamında demlenen bloggerların kitap çıkarmasını çok kıymetli buluyorum. Aynı niyeti taşıyanlara cesaret ve ilham veriyorlar. Ayrıca, biz okurlara keyifle okunacak bir eser sunuyorlar.

Kitap, temponun hiç düşmediği 240 sayfalık fantastik bir roman türü. Son derece akıcı bir üslupla yazılmış. İçinde çok fazla sayıda karakter ve olay var. Rubaro yan karakterini iz bırakanlar arasına koyup bu kadar karakteri, yer ve zaman uyumuna da dikkat ederek mantık örgüsü çerçevesinde birbirleriyle ilişkilendirmede kendisini oldukça başarılı bulduğumu belirtmek istiyorum. Duygunun, gerek karakterlere gerekse de onların seyahat ettiği yerlere isim ararken zorlanıp zorlanmadığını da merak ediyorum açıkçası.

İyilerle kötülerin savaşını anlatan kitapta iyilere (Ruh Budayanlar, Şifacılar) ve kötülere (Ölüm Terzisi)  dair kullanılan tabirler dikkatlerden kaçmıyor. Örneğin “Ruh Budayanlar” tanımının şahsen çok hoşuma gittiğini söylemeliyim. Kitabın “Giriş” kısmında Ruh Budayanları şöyle ifade ediyor yazarımız: “Onlar herhangi biriyle kurdukları derin bağ sonucunda geçmiş ve geleceğin sırlarına vakıf olabilirler. İşte o zaman bir şeylere yön vermeden duramazlar çünkü Ruh Budayanların temel amacı bireysel arzularından arınıp toplumun yararını gözetmektir. Bir de Şifacılar var. Onları Ruh Budayanlardan ayıran en belirgin özellik sezgilerinin kuvvetli olmasının yanında ruhsal ve fiziksel açıdan insanları iyileştirebilmeleridir.”

Fantastik roman yazmanın hiç kolay olmadığını düşünüyorum. Her şeyden önce çok güçlü bir hayal gücüne sahip olmak gerekiyor. Duygu bu anlamda erkini ispat etmiş bana göre. Kitabı okurken, sanki bilgisayarın başına geçmiş ve hiç tıkanmadan seri bir şekilde ilerlemiş hatta gözlerinin önüne açılan hayal ekranından yazacaklarını seyrederek yazmış gibi bir hisse kapıldım. Bu da zorlamayla olacak bir şey değil elbette. Özel bir yetenek gerektiriyor. Tabi bu yeteneği okumalarla beslemek gerekiyor. Duygu’nun orijinal üretkenliğinde özel yeteneği ve okuma sevgisinin yanı sıra izlediği Animelerin de rolü olduğunu düşünüyorum.

Son sayfada “Not” başlığı altında yazdıkları, kitapta vermeye çalıştığı en önemli mesaj aslında.  Özetle şunu söylüyor Duygu Emanet: “Başarı; fiziksel güç ve cesaretten ibaret değildir. İnsan, sahip olduğu tüm güzelliklerle özeldir, kıymetlidir. Nezaket ve incelik asla zayıflık değildir. Güçlü bir kalbe sahip olan imkânsızı başarabilir."

Bizler de güzel ve güçlü kalplerimizle imkânsızı başaranlardan olalım inşallah diyor ve Duygu’yu tekrar tebrik ediyorum. Bu alanda üretimlerinin artarak devam edeceğine inanıyorum. Zira blog sayfasında yazmakta olduğu ve “Savaş Çığırtkanı” adını verdiği bir başka romanı daha var. Tüm kalbimle diliyorum ki okuru çok olsun, yazdıkları film olsun, yolu hep açık olsun…

Duygu’dan yayınevine karar verme sürecini ilgilenenlere yol gösterici olması açısından bloğunda paylaşırsa çok iyi olur diye bir dip not düşerek sizleri "Arka kapak" yazısıyla baş başa bırakıyorum.

Yıldızlı Sevgilerimle J

 

Arka Kapak Yazısı 

Birkaç yüzyılda bir tekrar eden felaket bir kez daha kapıya dayanır. Ölüm Terzisi bu defa kaybetmemekte kararlı. İnsanlar için kâbus dolu günler başlar. Ruh Budayanların aniden ortadan kaybolması, karanlığın giderek güçlenmesi ve uğradığı saldırılar Şifacı Ubin’i tedirgin eder. Prensle başlayan dostluğu onun bir yolculuğa çıkmasına vesile olur. İnsanları kurtarmakta kararlı olan Ubin için esas sınav gizemli Rubaro ile karşılaşmasıyla başlar. Bir seçim yapmak zorundadır.

Karanlık ve aydınlığın savaşında silahlardan daha güçlü bir şey varsa o da sarsılmaz bağlardır. Asırlar öncesine dair bilgiler tahrip edilmişken acımasız Ölüm Terzisi’ni yenmek mümkün olacak mı?

 

“Ben bile isteye bıraktım seni çünkü seçtiğin tüm yollar ölümden geçiyordu.”