Ben daha ortaokul öğrencisiyken kendi kıt imkânlarımızla
yaptırdığımız küçük, şirin evimize yeni taşınmıştık.
Malumunuz Türk örf ve adetleri gereği eş, dost ve akrabalarımız
hayırlı olsun, güle güle oturun demek için ziyaretimize gelmeye
başladılar. E tabi elleri boş da gelmiyorlardı. O zamanlar fırına giren
borcamlar çok modaydı ve mutfaklarımızda yeni yeni boy gösteriyordu. Fiyatı
da şimdiki kadar ucuz değildi ve çok makbul bir hediye idi. Bundan olsa gerek
bir-koşu borcamını sardıran, yeni ev görme ziyaretlerini alnının akıyla
tamamlamış addediyordu kendini.
Öyle oldu ki, kısa zamanda karesinden, dikdörtgenine, ovalinden,
çukuruna, kapaklısından kapaksızına her nevi borcama bir anda sahip oluvermiştik.
Küçük bir züccaciye dükkanına dönüşmüştü evimiz. Rahmetli anneciğim de ne
yapsın, hepsini aynı anda kullanamayınca endamını uygun gördüğü
bir tanesini bir başka eve hayırlı olsuna giderken yanında götürmeye başladı
:))
"Paketinden hiç çıkarılmayıp hizmet ömrünü bu şekilde dolaşımla
geçiren, ağız tadıyla bir fırın yüzü göremeyip, aslına rücu edemeyen, yemek
nefisti nidalarını duyma zevkine eremeyen kaç borcam vardır
acaba?" diye zaman zaman kendimize sorup gülmüşlüğümüz çok
olmuştur :))))
Çok tanıdık geldi bu. Sanırım birçok yerde borcam moda rüzgarı esmiş.Hatta esmeye devam ediyor.:)
YanıtlaSilBen de öyle tahmin ediyorum, teşekkürler yorumunuz için :))
YanıtlaSilhihi çokoş yaaaa :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim yorum için :))
YanıtlaSilBizim bazanın altında 4 tane var. Hediye edilip başka bir bazanın altına girmeyi bekliyorlar. :)
YanıtlaSilSevgili Aden, güldürdün beni. Demek her evde benzer durumlar yaşanmış ve hala yaşanıyor. Seviyorum bu hallerimizi. Teşekkür ederim bu sıcak ve esprili yorumun için :))
YanıtlaSil