DEĞİŞİM İÇERİDEN BAŞLAR

Merhabalar Sevgili Blog Ailem,

Evlere hapsolduğumuz şu günlerde bile hayat hızlı ilerliyor öyle değil mi? Bir anda Ramazan ayının ortasına geliverdik.  Devamlı bir akışın içerisindeyiz. Asla durağan değiliz.  İstesek de kıpırtısız bir göl gibi olamıyoruz. Art arda geçirdiğimiz birkaç dakikalık zaman diliminde bile hiçbir şey aynı kalmıyor. Her şey deviniyor, değişiyor. Ünlü Yunan Filozofu Herakleitos, yüz yıllar önce evrende kalıcılığın olmadığını, mutlak bir değişmenin söz konusu olduğunu öne sürmüş. Nehir akıp gittiği için, aynı nehre iki kez giremeyeceğimizi belirten Herakleitos'a göre, “evrende hiçbir nesne, nesnellerin hiç bir özelliği yoktur ki, değişmeden kalsın.”

Evet, her şey değişiyor. Mevsimler değişiyor; kışlar yaz oluyor. Koyu karanlık sona erdiğinde gece gündüze dönüşüyor. Kuruyup yapraklarını döken ağaç bahar geldiğinde tekrar çiçeklenmeye başlıyor. Bizler ise bu ve bunun gibi doğa olaylarını bilgece kabulleniyoruz. Fakat aynı bilgeliği, aynı kabullenişi hayatımızdaki diğer değişimler için kolayca gösteremiyoruz. Etrafımızda olan bitenleri farklı gözle değerlendiremiyoruz. Ruhani olgunluğumuzun ve tekâmülümüzün bir gereği olarak gerçekleşmiş olabileceklerine dair bir sorgulama içerisine pek fazla girmiyoruz. Bizim hata yapma ihtimalimiz yok denecek kadar zayıf çünkü. En ufak bir çatışmada “suçlu olan o, o yüzden kendisini değiştirip düzeltmesi gereken de o” deyip çıkıveriyoruz işin içinden. Başka bir deyişle kolay olanı seçiyoruz. İyi yönde değişim göstermek, çabalamak, çok yönlü düşünmek, öz-eleştiri yapmak, olgunluk istiyor, efor istiyor, cesaret istiyor. Zaten son zamanlara değin bizlere hep dönüşümün, değişimin dışarıdan olduğu anlatıldı. Hâlbuki değişim; genel kabulün aksine içeriden dışarıya doğrudur. Değişim içeriden başlar. Sevgi mi istiyorsun? Karşındakine sevgi ver, saygı mı istiyorsun? Karşındakine saygı göster. Bunları yaptığında karşındaki insanların da değişmeye başladığını, değişmeyenlerin ise hayatından çıktığını göreceksin.

Değişimler bilincimizi de geliştirir ve değiştirir ve bir üst bilinç seviyesine bizi yükseltir. İstediğimiz şeyi karşı tarafa öncelikle biz vermedikçe onlara sahip olamayacağımız anlatılıyor pek çok kaynakçada. Nefesimizi bile vermeden alamıyoruz. Ver-al. Sev-sevil. Saygı duy, saygın ol. İyilik yap, iyilik bul.

Ruhani filozof, ünlü düşünür, Hintli guru ve büyük hatip Osho; “Niçin komşunu değiştirmeye çalışasın? O bundan hoşlanmayabilir, o bunu istemeyebilir, bununla ilgilenmeyebilir. Şayet dünyanın büyük bir değişime ihtiyacı olduğunu fark edersen kendine en yakın dünya sen olursun. Oradan başla. Sen dünyasın; o yüzden sen değişirsen, dünya değişir.” Diyerek her şeyi özetlemiş aslında.

Duruma uygun düşen antik bir Hint masalı ile konuyu noktalıyorum o halde ben de;

“Çok eskiden büyük ama aptal bir kral yaşarmış. Bu kralın en büyük derdi sert zeminin ayağını acıtmasıymış. Günlerden bir gün sert zeminin ayağını acıttığını söyleyip tüm krallığın sığır derisiyle kaplanmasını emretmiş. Herkes, kralın emrinin nasıl yerine getirileceğini düşünürken bir tek sarayın soytarısı bu fikre kahkahalarla gülmüş. Aslında o bilge bir adammış. Soytarı şunu söyleyip durmuş: "Kralın fikri komik!" Bunu duyan kral çok kızmış... Soytarıyı çağırtmış ve ona, "Bana daha iyi bir seçenek göster. Yoksa öldürüleceksin" diye buyurmuş. Soytarı hiç beklemeden cevabı vermiş: "Efendim küçük bir sığır derisi parçasını kesip ayağınızı kaplayın" demiş. Ve aslında ayakkabılar bu şekilde doğmuş.”

Sözün özü: Bütün dünyayı sığır derisiyle kaplamaya gerek yok, sadece ayağını kaplamak aslında tüm dünyayı kaplar. İşte bilgeliğin başlangıcı da budur.

Kalınız sağlıcakla.