ANNE ve OĞUL

31
ANNE BEBEK DERGİSİ ŞUBAT SAYISI ÖYKÜSÜ

Merhabalar,

Anne Bebek Dergisi'nin şubat sayısı için hazırlamış olduğum öyküyü aşağıya bırakıyor, hepinize iyi hafta sonları diliyorum. 

                                                           ANNE ve OĞUL

İki çift ürkek göz, iki cılız beden, bir kırık ayak, anne-oğul olarak ilerliyorlar karanlık, izbe sokaklarda. İlk anda özgürce koşup mutlu olsalar da sonrasında derin bir sorgulamanın tam ortasında buluyorlar kendilerini. Bir kasvet çöküyor içlerine. Bir iki metrelik zincir mesafesine, köhne, ahşap bir kulübeye hapsolmuş kısıtlı yaşamları, koşmaya devam ettikçe daha da büyüyor önlerinde. Nicedir alışık olmadıkları bu devasa genişlik ürkütmeye başlıyor onları. Korkularını birbirlerinden gizlemeye çalışsalar da zihinlerine takılan soruları frenleyemiyorlar.

- Barınaktan kaçtığımızı fark ederler mi acaba anneciğim, diye soruyor Beyaz olan. Cevabını beklemeden bir diğer soruyu, bir diğerini, bir diğerini soruyor. Evhamlarını yatıştıracak cevaplar gelsin istiyor annesi Siyah’tan. Tüylerinin rengine göre aldıkları bu isimleri barınaktaki Nihat abileri taktı onlara.

- Nihat abimiz fark eder etmesine de ne yapabilir ki diye cevap veriyor anne. Bizim tabiatımıza uygun olan yerler beton barınaklar değil, koşup oynayacağımız dağlar, kırlar, ovalar. Bizim doğamızda, coşmak, koşmak, oynamak, sevmek, sevilmek var. İnsanlarla bir arada olmak var. Hem dışarıda bizi bağrına basacak bir aile de ediniriz belki, kim bilir?

 - Bir tutam sevgi yüzünden, küçücük bir ihtimalin peşinde koşarken çıktığımız yollarda açlıktan ölmeyelim bir de anneciğim, hav havv.

- Biliyorsun, son günlerde barınakta sayımız çok arttı. Geçen gün sana yiyecek kapmaya çalışırken az kalsın parçalanıyordum. Aşılarımız geciktiği için salgın hastalık da başladı. Bu şartlarda orada daha fazla duramazdık. Orada öylece ölüp gitmektense bizi sevecek bir dost, bir aile ararken ölmek çok daha onurlu değil mi sence de?

- O zaman şehrin en işlek caddesine konuşlanalım anneciğim. Özellikle de küçük çocuklu ailelerin peşine takılalım. Bazıları biraz korksa da pek çok çocuk sempati gösteriyor bize. Ben onların bacaklarına dolanır, kendimi sevdirmek için elimden geleni yaparım.

- Haklısın evlat, öyle yapalım, hav hav, havvv.

Barınaktaki bir arbede sırasında ayağı kırılan Beyaz, zorlansa da gayret ediyor koşmaya. Takatsiz kalıncaya kadar seğirtiyor annesinin peşinden. Sendeleyip bir su birikintisinin içine düştüğünde gri-beyaz tüyleri bir anda çamura bulanıyor. Havlıyor can havliyle. Yüz metre önünden koşan annesi geri dönüyor hemen. Yanına gelip “Kalk!” diyor. “Görüyor musun şehrin ışıklarını, çok ama çok az kaldı hayallerimize ulaşmaya, özlemle beklediğimiz ailemize kavuşmaya.” Bu sözlerin sıcaklığına sokularak ayağa kalkıyor Beyaz. Bin bir meşakkatle de olsa varıyorlar şehir merkezine. Dilleri dışarıda, ışıklı dükkânların, rengârenk mağazaların, müzikli pasajların, kasapların, manavların önünden geçiyorlar. En çok da et restoranının önünden geçerken zorlanıyorlar. Bir parça kemik atarlar mı diye defalarca dönüp duruyorlar aynı metrekarede. Beyaz, annesinin ikazlarına rağmen açlık duygusu ayağındaki acının önüne geçtiğinde dayanamayıp giriveriyor restorandan içeri. Ama o da nesi, eti sıyrılmış kemik ummak bir yana acımasızca, hoyratça kovalanıyor biçare, ağır hakaretlerle kapı dışarı ediliyor.


Barınakta doğmuş, gözünü dünyaya orada açmış bir yavru olarak ‘şehirdeki hayatı, şehrin insanlarını hiç böyle hayal etmemişti oysa. “Keşke hiç kaçmasaydık” diye geçiriyor içinden. Nihat abisi elinden geldiğince besliyordu onları. Kısa süreliğine de olsa okşuyordu başlarını. Hatta bir iki kelam laflıyordu da. İyi kötü kafasını sokacak bir yuvaları vardı. Daha fazla sevilmeyi, bir aile edinmeyi keşke bu kadar çok istemeselerdi. Nankörlük etmeselerdi. Boylarından büyük maceralara atılmasalardı. O zaman bunların hiçbiri gelmezdi başlarına. Barınaktaki arkadaşlarını da şimdiden özlemeye başlamıştı. Orada her birinin ayrı bir hikâyesi vardı. Kuyruğu kesik olan, tek gözü görmeyen, depremde ailesini kaybeden, sahibi tarafından sokağa terk edilen, şiddet gören, kaza geçirip sakat kalan ve daha pek çokları…

Yorgunluktan, açlıktan gözündeki ışığın kaybolduğunu, nicedir kuyruğunu sallamadığını, soğuk zemine kıvrılıp dakikalardır havlamadığını fark eden anne yaklaşıyor evladının yanına. İçinden geçenleri hissetmişçesine ilişiveriyor yamacına. Anne olmanın verdiği bilgelikle başlıyor havlamaya: “Beyaz, dinle beni! Eğer geleceğe dair güzel hayaller kurmasaydık, yerimizden hiç kıpırdamasaydık boynumuza vurulmuş zincirleri asla fark edemez, cesaretle onları koparamazdık. En zor aşamayı atlattık. Şimdi ise daha önce hiç tanışmadığımız ama bizi beklediğine inandığımız ailemizi bulmaya geldi sıra. O soğuk demirler hala boynumuzda asılı dursa da, şıkırtısı peşimiz sıra duyulsa da çıkan melodi sence de daha farklı, daha güzel değil mi?” Düşlerimizin esiri olmak yerine semanın endamına talip olmak harika değil mi? Çektiğimiz sıkıntılara değmez mi?”

Bu etkili konuşma karşısında gözlerini kırpıştırarak ayağa kalkıyor Beyaz. Kuyruğunu fersiz de olsa sallamaya başlıyor.  Bir umutla yeniden yola koyuluyorlar. Çöp konteynırlarının etrafında karınlarını az da olsa doyuruyorlar. Zaman içinde ulaştıkları bölgeyi mekân tutuyorlar. Böylece günler haftalar geçiyor. Bazen barınağı, Nihat abisini özlediği için ağlıyor, inliyor Beyaz. Kırık ayağını ise epeydir hissetmiyor. Çocuklu anneler de uğramıyor hiç bu semte. İnsanlar sanki onlar yokmuş gibi, sanki görünmezlermiş gibi davranıyorlar, ilgisizce geçip gidiveriyorlar yanlarından. Burası doğru adres değil diye düşünüyor anne. Yeniden harekete geçmeleri gerektiğini hissediyor. Birlikte tekrar yollara düşüyorlar. İşlek caddelerin birinde, bir bando ekibinin, uzun bir yürüyüş kortejinin içinde buluyorlar kendilerini. Etraftaki konuşmalardan bayram olduğunu öğreniyorlar. “Bu fırsat kaçmaz!” diyor Siyah. “Hadi hemen harekete geçelim. Bayram günü çocukların istekleri geri çevrilmez. Çok fazla havlamayalım ki ürkmesinler. Tatlı tatlı koşalım sevdiğimiz, sevileceğimizi hissettiğimiz ailelerin etraflarında, kuyruğumuzu sallayıp onları selamlayalım. En canlı gülüşümüzle coşup oynayalım tamam mı?” Beyaz bu tavsiyelerin hepsini harfiyen uyguluyor, sempati duyduğu bir ailenin çevresinde. Korteji annesiyle birlikte karşı kaldırımdan seyreden Hasan’ın, gözünden kaçmıyor Beyaz’ın bu sevimli halleri. O sırada Beyaz’ın seçtiği aile, ona sırtlarını dönüp ilerlerken Hasan, annesini Beyaz’a doğru sürüklüyor. 

- Anne baksana ne kadar tatlı, diyor. Sevip okşuyor başını. “Aaaa, ama bak gördün mü arka ayağının üzerine basamıyor! Anne bak gerçekten de basamıyor! Onu bu halde bırakamayız. Anne ne olur onu hemen bir veterinere götürelim,” diyor acıyan gözlerle.

Bu yakın ilgiyi uzaktan fark eden Siyah, kalabalığı yararak onlara doğru koşuyor. Yetişinceye kadar Beyaz’ı kucaklayıp arabalarına koyuyor anne-oğul. Siyah, ilerleyen arabanın peşinden havlayarak metrelerce koşuyor. Evladıyla vedalaşamamanın verdiği üzüntüyle takati giderek azalıyor. Tam vazgeçeceği sırada Hasan’ın annesi dikiz aynasından fark ediyor Siyah’ı. Aracı sağa çekip durduruyor arabayı. “Böyle dakikalarca süren canhıraş bir takibi yapsa yapsa koca yürekli bir anne yapar” diyor. Bu yüce sevgiye, bu kuvvetli bağa saygı duyuyor. İnip onu da alıyor arabaya.  Birbirlerine kavuşmanın verdiği sevinçle dakikalarca öpüşüp koklaşıyor ana-oğul. Bu duygulu ana tanıklık eden diğer ana-oğul da nemlenen gözlerle onları seyrediyor. 

Sağlık kontrolünden geçiyorlar enikonu. Beyaz’ın ayağı alçıya alınıyor. Aşılar olunuyor. İlaç ve mama tedariki yapılıp evin yolu tutuluyor. Eve vardıklarında iki hareketli kedi karşılıyor onları. Kediciklerin ilk etapta pek hoşuna gitmiyor yeni konuklar. Tıslayıp, miyavlıyorlar aksi aksi. Ama kaynaşmaları uzun sürmüyor. Ev sahibelerinin ricasını kırmayıp evi gezdiriyorlar yeni misafirlere. Mutfaktan gelen güzel kokuları hissedince tabanları yağlayıp kokunun membağına ışık hızıyla geri dönüyorlar. Siyah ve Beyaz’ın ömrü hayatlarında yedikleri en güzel öğün oluyor bu.

Şölen bitmek bilmiyor. Akşam olunca, yanan kuzinenin etrafında birleşiyorlar ailecek. Sıcak minderlerin üzerinde iliklerine kadar ilk kez ısınıyor kutsal emanetler. Birer çift el dakikalarca başlarını okşuyor. Kuzineden yükselen alevler, tavanda raks ederek mutluluklarına eşlik ediyor. Siyah’ın azmi Beyaz’ın yarınlarına umut oluyor. Makûs talihlerini yenip muhteşem bir geleceğe yelken açtıkları o gece, başlarını göğe doğru kaldırıp ince ince uluyorlar, defalarca teşekkür ediyorlar.  İçlerindeki şükran duygusu bereket olup üzerlerine yağıyor. Minnet dolu bakışlar, sevgi dolu bakışlara dakikalar boyunca kenetlenip kalıyor. Öyle güzel, öyle eşsiz, öyle masum bakışlar ki onlar yeri, göğü, evreni, arşı titreten türden… 

Anne Bebek Dergisi için hazırlamış olduğum diğer öykülere aşağıdaki linkleri kullanarak ulaşabilirsiniz. 

Yıldızlı Sevgilerimle...


Tuna Nehri

Bir Bebeğin Güncesi

Müjde

Oyuncak Tren

Çocukluğum

Kırmızı Çizgi

Okuma Koltuğu


Yorum Gönder

31 Yorumlar
  1. harikaydı ..yüreğinize kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Sevgiler, selamar olsun :))

      Sil
  2. Ben teşekkür ederim bu güzel yorum için İlkaycığım. Kendine iyi bak. Sevgiler :))

    YanıtlaSil
  3. Çok anlamlı bir öyküydü. Sonunun mutlu bitmesine sevindim. Kalemine sağlık. :)
    Malesef barınakların durumu çok kötü, hayvanlar içim daha büyük, doğal yaşam alanları oluşturulabilir. Yoksa hapis gibi küçücük yerlere tıkılmaları hoş değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Duygucuğum bu konuda biraz daha bilinçlenmemiz, dostlarımız için daha güzel çözümler üretmemiz gerek. Teşekkür ederim ziyaretin ve kıymetli yorumun için. Sevgiler 😊🤚

      Sil
  4. en çok da sahipleri tarafından terk edilenlere zor, hepsi bu kadar şanslı da olamıyor maalesef...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet haklısın Ozan. Teşekkür ederim ziyaretin ve yorumun için. Selamlar 😊🤚

      Sil
  5. Çok tatlı ve farkındalık yaratmak amacıyla kaleme alındığı belli olan bir öykü, kaleminize sağlık. İnstada bir anne köpeğin , yavrularına yemek veren kadına teşekkür mahiyetinde sokuluşu vardı birkaç gün önce. Sevgi ve vefa var hayvanların yüreğinde, insanlarında merhamet duygularının artması dileği ile. İyi hafta sonları diliyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet o kısa videoyu ben de çok etkilenerek izledim Vakt-i Dem. Gerçekten çok vefalı, şifacı, sadık dostlar. İyi dileklerine tüm kalbimle katılıyorum. Çok teşekkür ederim ziyaretin ve kıymetli yorumun için. Sevgiler selamlar 😊🤚

      Sil
  6. Bayıldımm hikayeye:))) Hayvanlarla ilgili olan her şeyi çok seviyorum ve öyle güzel yazmışsınız ki, farkındalık oluşturmak adına da harika bir hikaye olmuş:))) Derin anlam içeren öyküleri ayrı seviyorum, kaleminize sağlık:)))

    YanıtlaSil
  7. Çok teşekkür ederim canım, bu güzel yorum için. Sevgi ve selamlarımla 😊🤗🤚

    YanıtlaSil
  8. Harika bir yazı olmuş Sibel Hanım, emeğinize sağlık:) Bazen insanlığın büyük bir barınakta yaşadığı hissi çokça içime yerleşiyor ama olabildiğince o duygudan kaçmaya çalışıyorum:))) Ne olursa olsun hayvanların yeri doğal yaşam alanları ama doğal yaşam hakkı vermediğimiz için sahiplenme de kısmi çözüm sanırım:) Tekrardan emeğinize sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu güzel yorumla yazıyı çok güzel özetlemiş ve hatta tamamlamışsınız Sezgin Bey. Çok teşekkür ederim, sağolun 😊🤚

      Sil
  9. Siyah ve Beyaz'ın yılmadan yollarına devam etmelerini umutlarını canlı tutmalarını sevdim. Şehirlerin, sokakların da bir ruhu var. Köpeklerle ilgili Türkiye'de çekilen bir belgesel izlemiştim. İzbe yerlerde yaşayan tinerci gençlerin sokak köpeklerini öyle sahiplenişleri var ki görmeniz lazım.
    Çok tatlı bir hikaye kaleme almışsınız, Hasan özellikle de annesi örnek olsun bizlere.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O belgeseli ben de izlemek isterdim. Ümit varsa yaşam vardır derler ya hep😊. Öyküyü beğenmene sevindim. Çok teşekkür ederim ziyaret ve yorum için. Selamlar 😊🤚

      Sil
  10. Ana-oğulun arabadaki kavuşmlarını derinlemesine hayal ettim. Çok hüzünlü bir mutluluk sahnesi, çok masumca 🥺 Hikaye ama iyiki durup aldı diyorum 😀

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel bir tarif bu çok hoşuma gitti: "hüzünlü mutluluk". Çok teşekkür ederim 😊🤚

      Sil
  11. duygulu, hüzünlü, tatlı olmuş, böyle hikayelere dramatik baklava diyorum :) bir de, yazının ilk cümlesini bir kontrol etsene, hazırlamış olduğum, olcak, diy mi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canımmm iyi ki söyledin🙏 hemen düzelttim. Çok teşekkür ederim. Ayrıca "dramatik baklava" tabirini de çok sevdim. Kaynak gösterip kullanırım haberin olsun. Seviyorum seni 😍🤗🤚

      Sil
  12. Anlamlı, duygulu ve fazlasıyla güzel bir öyküydü bir diğerleri gibi. Yüreğinize sağlık. :)
    🌸🙏🏻

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Yağmur 🙏😊🤚

      Sil
  13. Nedir şu hayvanların biz insanlardan çektiği 🙄

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onlar da en az bizim kadar güzel koşullarda yaşamayı hak ediyor. Çok teşekkür ederim ziyaret ve yorum için Deryacığım 🤗🤚

      Sil
  14. Merhabalar. Bütün yorumlara katılıyorum sımsıcak bir hikaye nasıl güzel. Keşke imkanlar el verse sokaktaki canları sahiplenebilsek yada onlara sıcak bir yuva verebilsek. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke Gülay, keşke..
      Bu bana ilk ziyaretin, teşekkür ederim, hoşgeldin. Sevgiler selamlar 🤗🤚

      Sil


  15. Sıcak bir anlatımla güçlü bir empati... emeğinize sağlık, çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim Murat Bey, hissiyatı verebilmişsem ne mutlu bana. Teşekkür ederim ziyaretiniz ve yorumunuz için 😊🤚

      Sil
  16. Timbuktu geldi aklıma :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Auster'in bu kitabını henüz okuyamadım Handancığım😍🤗🤚

      Sil
  17. Yıldızcığım, dergide yazdığından haberim yoktu. Biraz detay vermen mümkün mü daha yakından takip edebilmemiz açısından? Ben uzun süredir (ki 1.5 sene kadar) yoktum buralarda. Blog'umu da kapamış bulundum, yeniden yeni sayfalarda döndüm ama her şey çok değişmiş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Melgraf,
      Aramıza yeniden hoş geldin o halde. Ben de bu aralar epeyce ihmal ettim bloğumu. İşlerimi yoluna koyar koymaz yeni bir paylaşımda bulunacağım.

      Anne Bebek Dergisi, her ay düzenli olarak elektronik ortamda yayımlanan bir dergi. Ben de bir yıldır gönüllü olarak "Yıldızlı Hikayeler" adını verdiğim köşemde genellikle çocuk ve aile temalı öyküler yazıyorum. Dilersen beni ve Anne Bebek dergisini instagramdan (blogum yönlendiriyor) takibe alabilirsin. Dergideki pek çok faydalı içeriğe de "Dergilik" gibi dijital platformlardan ulaşabilirsin. İlgine çok çok teşekkür ederim. Sevgi ve selamlarımla :))

      Sil
Yorum Gönder
Üst